Tanrı’yı, isyankarlığım ve hüsranım için beni cezalandırmasın da her seyi affeden bir sevgi ile beni ödüllendirsin diye sevmek zorunda olma yönündeki tuhaf inanç, cocuksu bağımlılığımızın ve güvensizliğimizin bir ifadesi ve tıpkı ebeveynlerimiz gibi, Tanrı’nın da bizim sevgimize ümitsizce muhtaç oldugu varsayımı haline gelir... Ahlakın dikte ettigi gerçek olmayan duygulara muhtaç daha üstün bir varlık, hüsrana uğramış ve yönünü şaşırmış ebeveynlerimizin sergilediği güvensizliği fazlasıyla andırır. Böylesi bir varlığa, ancak kendi ebeveynlerini hiç sorgulamamış ve onlara olan bağımlılığı hakkında hiç düşünmemiş insanlar Tanrı diyebilir.
“Tanrım bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti, değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenebilme gücü ve bu ikisi arasındaki farkı, yani neyi değiştirebileceğimi ve neyi değiştiremeyeceğimi anlayabilme sağduyusu ver.”
Sayfa 106 - Marlo Morgan (Bir Çift Yürek)Kitabı okudu
Bir kadının bedeniyle, düşünceleriyle, tercihleriyle dünyada ne kadar az yer kaplarsa o kadar iyi, güzel ve sevilmeye layık olduğu öğretisine karşı çıkan her birey çok değerli bu yüzden.
Depresyon, kaygı, erteleme gibi isimler verdiğimiz şeyler, aslında kendimizin yasını tutma biçimlerimiz. Doğmak istemiş ama doğamamış her ben’imizin yasını tutuyoruz. Olmak istemiş ama olamamış her potansiyelimizin.
… sadece şu an olduğumuz insan değiliz, olma ihtimalimiz olan bütün ben’leri içimizde taşıyoruz her an. Doğmuş ve doğamamış bütün ben’lerimizin toplamı aslında gerçek “ben”.