Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'nı kazandıktan sonra elinde kalan Türkiye hakikaten bir enkazdı. Trakya'yı belki bir ölçüde bu iddianın dışında tutabiliriz ama Anadolu'nun taş devrinde olduğu bir metafor değildir. Anadolu'da hakikaten hiçbir şey yoktur.
Şu seviyeye düşmüş bir insanlık düşünelim; aşağı yukarı sekiz milyonluk bir nüfus, sürekli harp kaybederek morali sıfıra inmiş, moralini düzeltmek için de bilmediği bir dinden başka sarıla- bilecek hiçbir şeyi yok. Bilmediği dini de ona empoze edenler bizim halk tabiriyle "hacı-hoca takımı" dediğimiz, kendileri de cahil olan Anadolu'nun. Hiç kimse diyemez ki Anadolu'da ne cevherler vardı da sonra kayboldu. Böyle birşey yoktu. sözde din adamları. Bunun dışında hiçbir şeyi yok
Atatürk savaşı adım adım takip etmiştir. Askerliğe bir bilim olarak ilgisi vardır. Bu muharebeyi nasıl kazandık, onlar neden kaybetti vs. birçok sorunun cevabını arar. Yunanlıların yaptıkları hatalara bakar. Mesela, taarruz sürerken bir telgraf gelir, bizim- kiler telgraf karşı tarafın eline ulaşmadan kesip alır. Telgrafta Trikopis'in başkomutan olduğunu bildirilir, ama haber Trikopis'e ulaşmaz. Trikopis ancak Dumlupınar'da esir düşünce bundan haberdar olur.
İyi biliniz ki Turkiye Cumhuriyeti peyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz.
En doğru, en hakiki tarikat (yollar), tarikat-s medeniyettir (wygar lik yollarıdır).
Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için käfi dir
Memleketimizin en laaif, en mämur en güzel yerlerini 3.5 une kol ayaklarryla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sure needed bilir misiniz? Onduların sevk ve idaresinde ilim ve fon düsturlarn rehber ittihaz etmektedir. Milletimizi yetiştirmek için anl olan, m seplerimizin, darúlfununlarımızın (universitelerimizin) (kurulmannda, temellendirilmesinde) aynı in mesleği (yolu) nakip eder fiz. Evet, milletimizin sipari, içtimai (snyal) beya fikri terbiyesinde rehberimiz ilim ve fon olacakur. (Burns Nacken 17 Ekim 1922)
Memedin ayağında yarım çarıklar.
Memet yüzükoyun yatmış sayıklar. Memet beygir fışkısından arpa ayıklar.
Arpayı götürüp derede yıkar.
Güneşte kurutup yiyecek Memet.
Dağ taş Memet dolu, dağ taş sevkiyat.
Ölüm Allahın emri, açlık olmasa fakat.
Memetçik, Memet,
Memetçik, Memet.
Kitli vagonlarda yoktur merhamet... O devir Pozantı son istasyondu. Gardıfren Kartallı Kâzım soyundu. Çömeldi güne karşı, bitlenedursun. Dağ taş Memet dolu, dağ taş sevkiyat.
Gidenler aç susuz, dönenler sakat.
Ölüm Allahın emri, açlık olmasa fakat.
Aç insan kurt olup saldıramazsa açlık itten beter eder insanı elbet.
Kitap okuyor mahkûm Halil. Çevirirken dizinde duran kitabın yapraklarını
çok rahat bir ustalıkla kullanıyor bileklerinden demirli parmaklarını. Kitap ve kelepçelerle
on üç senedir
bu beşinci yolculuğudur.
Gözlerinin altında çizgiler şakaklarında beyaz.
Halil belki ihtiyarladı biraz.
Fakat kitap, kelepçe ve yürek eskimedi.
Ve şimdi
yürek her zamankinden umutlu Halil okurken kitabını,
tersanede tesviyeci.
19 yaşında girdi hapise
üç arkadaş perdeleri indirip
bir kitap okudukları için.
Ve yatıyor iki yıldır.
Şimdi içerilere gönderiyorlar.