Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Seyma karasu

Bir konuda başarılı olmak ve sonuç almak mı istiyorsunuz? Yapmanız gereken en basit işlem şudur: O konuda başarılı olan şahısları inceleyerek onları başarıya götüren sebepleri tespit edin. Bir de başarısız olanları inceleyerek onları başarısızlığa götüren sebepleri tespit edin. Sonra dönüp kendinize bakın. Sizde başarılı olma sebeplerinden
Reklam
Sadaka belâyı def eder." Niçin böyledir? Çünkü sadaka vermek, zorda olan bir insanı rahatlatmak, bir insanın sıkıntısını gidermek, birilerinin duâsını almak demektir. Allah Resûlü (sav) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: "Kim bir müminin dünya sıkıntılarından birini giderirse Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir. Kim zorda kalmış birine kolaylık gösterirse Allah da ona dünya ve âhirette kolaylık gösterir. Kim bir Müslümanın kusurunu örterse Allah da dünya ve âhirette onun kusurunu örter. Kişi kardeşine yardım ettiği sürece Allah da ona yardım eder." Müslim
Hacı Murat, "İpin uzunu, sözün kısası makbuldür."
Sayfa 9

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Halkın manevi önderi durumunda olan kişilerin son derece anlayışlı, ümit verici ve sevgi dolu kimseler olması gerekir.
Sayfa 214Kitabı okudu
Bakara 286. Ayet (amenerresulü 2. Ayet)
Allah her kişiye, ancak kaldırabileceği sorumlulukları yükler. (Bundan sonra) kazandığı iyilikler kendi lehine, yaptığı kötülükler de kendi aleyhinedir.
Reklam
1970'ler de, 1980'lerde ve 1990'larda doğan "ben nesli" mensubu gençlerin hoşgörülü, sözde özgüvenli, açık fikirli ve hırslı fakat bir o kadar da sinik, depresif, yalnız ve son derece kaygılı olduğunu ortaya koyuyordu. Mesela Twenge, 1950'ler ile 1990'lar arasındaki kaygı artışı için %85 oranını veriyordu. Bu kadar kısa zamanda böyle bir artış sosyoloji ve psikolojide olağanüstü bir duruma, bir şeylerin temelden yanlış gittiğine işaret eder. İşte bu artışı anlayabilmek için geriye dönük olarak daha derin bir araştırma yaptım. Böylece...
Sayfa 19 - KetebeKitabı okuyor
"sosyal devlet"in özellikle gençler için terapi hizmetini çok daha ulaşılabilir bir hale getirmesi gerekiyor. Çok temel bir insan hakkıdır ruh sağlığına sahip olmak. Terapiye başlattığım pek çok öğ- rencimin hayatlarının nasıl değiştiğine bizzat şahit oldum. İmkânınız varsa siz de gençlere bu konuda destek olun derim.
Sayfa 131Kitabı okudu
Z Kuşağı kitabında David Stillman, bugünün gençlerini tanımlarken "Fijital Gençler" kavramını kullanıyor. Fiziksel olarak bir şeyler yapmak isteyen, gezen, dolaşan, deneyim kazanmak ve yeni şeyler yaşamak isteyen gençlerin dijitalden de kopmayıp yaptıkları tüm işlere dijitalide kattıkları
Sayfa 102Kitabı okudu
Maddi yoksulluk, insanı insani açıdan zengin bir yaşamın temelinden yoksun bırakır. Maddi zenginlik ve güç, insanı yozlaştırır.
Sahip olma duygusu ... "Özel mülkiyet, bizi öylesine aptallaştırıp, güçsüzleştirdi ki, nesneler ancak onlara sahipsek, yani, eğer bizim sermayemiz olarak varlarsa, bizim mallarımızlarsa, yani bizim tarafımızdan kullanılıyorlarsa bizim oluyorlar. Tüm servetimize rağmen yoksuluz çünkü çok şeyimiz var ama biz küçüğüz." Sonuçta, ortalama bir insan kendini güvensiz, yalnız, bunalımlı hisseder ve bolluk içinde mutsuzluk çeker. Onun için hayatın anlamı yoktur; hayatın anlamının sadece bir "tüketici" olmaktan ibaret olamayacağının belli belirsiz farkındadır. Eğer sistem ona, hayatta değerli olan her şeyi giderek daha çok kaybettiğini unutmasını sağlayan, televizyondan sakinleştiricilere kadar uzanan sayısız kaçış yolları sunmasaydı, hayatın anlamsızlığına dayanamazdı. Tersine sloganlara rağmen, iyi beslenmiş, iyi bakılmış, insanlıktan uzaklaştırılmış, bunalmış sıradan insanı yöneten bürok- ratların idare ettiği bir topluma doğru hızla yaklaşıyoruz.
Reklam
Birey, sadece üretim alanında değil, sözde özgür tercihini ifade edebildiği tek alan olan tüketim alanında da yönetilmekte ve yönlendirilmektedir. Bu tüketim, ister yiyecek, giyim, içki, sigara, ister sinema veya televizyon programı olsun, iki amaçla güçlü bir telkin mekanizması devreye girer: birincisi, bireyin yeni mallara isteğini artırmak, ikincisi ise, bu isteği sanayinin en karlı kanallarına yönlendirmektir. Tüketim malları endüstrisindeki sermaye yatırımının boyutu ile birkaç dev şirket ara sındaki rekabet, tüketimi şansa bırakmamayı ve tüketiciyi de daha fazlasını almak isteyip istememe ya da ne almak istediği konusunda serbest bırakmamayı gerekli kılar. Tüketicinin iş tahı sürekli açılmalı, zevkleri yönlendirilmeli, yönetilmeli ve tahmin edilebilir hale getirilmelidir. İnsan, tek isteği daha çok ve "daha iyi" şeyler tüketmek olan ebedi bir süt kuzusuna, "tüketiciye" dönüştürülür.
Peki, insanın ve toplumun mükemmelleşebilmesi fikrine ne oldu? Sönük bir "ilerleme" kavramına, tamamen diri ve üretken insanın doğuşunu sağlamak yerine, daha iyi nesnelerin daha çok üretilmesi görüşüne dönüştü.
... bireyin kendi rızasıyla yönetildiğidir. Ama bu rızayı oluşturan yöntemler, telkin ile manipülasyondur ve bunlar sayesinde, en önemli kararlar -savaş ve barışı içeren dış politika- ortalama bir vatandaşın neredeyse hiç tanımadığı küçük gruplar tarafından alınır.
Bugün gençler pek çok durumda yüksek bir akademik başarıya sahip değillerse ki çok azı toplumun çizdiği başarı kriterlerini karşılayabiliyor, çevreleri tarafından övülmüyor, kabul görmüyorlar; sosyal faaliyetler işte tam da burada devreye giriyor. Gençler kendilerine bir hayat amacı edindiklerinde okula ya da sivil toplum örgütlerine koşarak gidiyor. Çünkü gazete çıkaracaklar, o gazete okunacak. Münazara yapacaklar, kürsü ilk defa onlara sunulacak ya da attığı basket tüm okul tarafından coşkuyla karşılanacak. Bir gence hayatı boyunca yapabileceğiniz en güzel şey, hayatını anlamlandırmak ve bunun için kafasını kaldırmasını sağlamaktır. Basketbol oynayan, dans eden, tiyatro yapan, münazaralara katılan bir genç, tüm haftasını bu etkinliklere göre şekillendirir. Kendisini disipline eder, çalışır, daha fazla okur, gelişir. Hayatı bir amaca yönelmiş genç, kendi dertlerini de unutur. "Derdi olan yollara düşer." ve Neşet Baba'nın da dediği gibi: "Ask ile koşan yorulmaz"
"Delikanlım işaret aldığın gün atandan Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!" Ver mehteriiiii! Benim çocukluğum bu marşı dinleyerek geçti. Büyüklerimiz bize "Fatihler olacaksınız!" diye gaz verirlerdi. Fakat yanlış olan şuydu ki "yaşla" yaşanmışlığı aynı şeymiş gibi görüyorlardı. Fatih 19 yaşında tahta çıkmıştı ama 11 yaşında da Manisa Sancak Beyi olarak atanmıştı. 19 yaşına kadar devlet yönetimi stajı görmüştü (Tabi onun babasının devleti vardı:) Akşemseddin ve Molla Gürani'den eğitim alırken uygulama da yapıyordu. Bütçe yönetiyor, savaşıyor, aklındaki fikirleri uyguluyordu. Bugün bizim 9 yaşındaki çocuğumuz ne yapıyor? Peki, 13 yaşındaki? Çocuğu bakkala göndermiyoruz, bakkala! El bebek gül bebek yetiştiriyoruz. Sadece Fatih mi? Messi ne yapıyordu 5 yaşında? Futbolcu olacak çocuk daha 5 yaşında başlıyor da futbol oynamaya, neden bilim insanı olacak çocuk 21 yaşında ilk defa laboratuvar yüzü görüyor? Balerinler 3 yaşında çalışmaya başlıyor da neden hukukçular 21 yaşını beklemek zorunda ilk stajları için?
137 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.