"Milletlerin hayatlarında her ülkü, az çok hayal ile süslenir. Her idealist de, az çok bir hayal adamıdır. Gerçi bu idealist; bir kurtarıcı, yeni bir devlet kurucusu, yani gerçek bir liderse, asıl yığınları saran hayal ve heyecan dalgaları arkasında o kendi hesaplarını, şartların gerçeklerine uyduracak ve ona göre eylemler düzenleyecek, yön tayin edecektir.
Turan ülküsü; bizim bu bahislerde işlenen gençlik yıllarımızın, gerçek itici gücüydü. Ama bu ülkü; ne eylemci, ne de yön tayin edici önderini bulamadığı için, Turan davası, daha ziyade, bir özlem, hayal ve heyecan kaynağı olarak kaldı. Ve sanıyorum ki, en kapsayıcı ifadesini, Kızılelma sembolünde, yani bir belirsizlikte buldu."