Birçoğunuzun bu kitapta aynaya bakıyormuş gibi hissedeceğine eminin, geri kalan bir çoğunluğun ise bu kitabı tozlandırdığınız raflardan geri çıkarıp okumalı demektir… Bir süre yeraltından çıkmaya çalıştınız, çabaladınız, denediniz, başardınız yahut başaramadınız. Dünyanın en yüksek gökdeleninin en üst katında bile sizi yerin dibindeymişçesine içine çekiyor ve sırayla bütün katmanları size teker teker çıkartıyor.
O soğuk kış gününde sıcacık yorganın altından kalkıp yarın yapacağım dediğin şeyleri yapmadığın için Simonov’un yolundan yine çekildin ve omuz atamadın ve yine farkına varmadı... Simonov sensin. Simonov senin hayalini kurduğun ama hiç elde edemeyeceğin gelecek. Bu yüzden ona içten içe deliler gibi hayran olmayı bırakamıyorsun. Bu yüzdendir ona olan saygın asla bitmeyecek, insan kendine olan saygısını kaybeder mi hiç? Belki?
Bütün cesaretini toplayıp Zverkov’a hakettiği tokatı atabilecek misin? Normalde sana haksızlık yapan o kişilerin yüzüne hakettiği sözleri tokat atarcasına yapıştırdığın gibi. Yoksa öyle değil mi? Zverkov sensin, her zaman istediğin fikri eyleme dökecek olan cesaret…
Ferfiçkin gibi boşboğazın teki, Apollon gibi de tembel ve ancak sopayla dürtüklendiği zaman işini yapan bir insansın ama Liza öyle mi? Ah Liza ah… Yediği bütün kazıklara; aldatan, kandıran, kızdıran, ağlatan onca insana rağmen sana ilk ve son sarılan o değil miydi? Ah Liza ah... Umarım, hayatımda bir gün bile arkandan bağırmak yerine koşup seni yakalamadığım için beni pişman etmezsin…