"Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten.
İyi nişan alırdı kendini asan zenci;
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın boşanmada birinci...
Çok canım sıkılıyor kuş vuralım istersen."
"Sus ey nefsim" kitabı okuyalı aşağı yukarı 2 yıl olmuştur. Yine de aradan bunca zaman geçmesine karşın bende bıraktığı etkiyi sunmak, yazmak istedim:
Kitap bir Aziz Mahmud Hüdayi romanı, bir mevki sahibinin başından geçenleri anlatıyor;
Pazarda limon satan bilge adamla kısa bir hasbihalden sonra başlıyor herşey;
Kibrinin esiri olan karakterimiz, nefsiyle baş başa kaldığı müddetçe limon satan karakterin sözlerinden etkilenir ve asıl konu buradan itibaren başlar, buradan itibaren kitabın sularına kapılıp yeni adaları keşfe çıkıyorsunuz.
Yazar hakkında:
Konudan sapmadan yer yer sohbet havasında kaleme almış ki, okurken sakince süzülüveriyorsunuz kitabın içine.
Edebi metinlerin kullanımı, üslup herşey yerli yerinde. Hele ki yazarın özgün betimlemeleri yok mu... Hikâyeye dahil ediveriyor insanı.
Ne ise bu kadar spoiler yeterli. Sürçi lisan ettiysek affola:) okuycak herkese keyifli okumlar dilerim.
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
Su olsan kimse içmez, yol olsan kimse geçmez.
Elin adamı ne anlar senden?
Çıkarsın bir dağ başına;
Bir ağaç bulursun,
Tellersin, pullarsın, gelin eylersin.
Bir de bulutları görürsün,
Köpürmüş gelen bulutları.
Başka ne gelir elden?
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı.
Tanrı kimsenin başına vermesin,
Böyle bir yalnızlığı