Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.
“Zaman” denilince akla gelen ilk isimdir Ahmet Hamdi Tanpınar. Sembolizm akımının temsilcilerinden olup bunu şiirlerinin yanı sıra romanlarına da yansıtmıştır. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” Tanpınar’dan okuduğum ilk roman oldu. Şimdiye kadar romanlarıyla tanışmamıştım, bu vesileyle diğer romanlarını da okuma fırsatına erişirim umarım. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nde Türk toplumunun modernleşmeye çalışırken yaşadıklarını hicvederek anlatıyor yazar. Baş karakter Hayri İrdal’ın çocukluktan itibaren saatlere meraklı olması, hayatı boyunca yaşadığı talihsizlikler, Halit Ayarcı ile tanışması ve sonrasında yaşadığı olaylar anlatılıyor romanda. Gerçekte var olamayacak bir enstitünün kurulması, herkesin bunu büyük bir beğeniyle karşılaması, iş kendi menfaatlerine gelince yeniliği öyle kolaylıkla kabul etmediklerini görüyoruz romanda. Doğu-batı çatışmasının çok güzel bir örneği. Okunmalı.
“Sahibinin en mahrem dostu olan, bileğinde nabzının atışına arkadaşlık eden, göğsünün üstünde bütün heyecanlarını paylaşan, hülâsa onun hararetiyle ısınan ve onu uzviyetinde benimseyen, yahut masasının üstünde, gün dediğimiz saman bütününü onunla beraber bütün olup bittisiyle yaşayan saat, ister istemez sahibine temessül eder, onun gibi yaşamağa ve düşünmeğe alışır.” s.15
“Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır… Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!” s.32