Her duygu, yerinde ve orantılı olmak kaydıyla sağlıklı, gerekli ve uyumsaldır. Olumsuz ve sorun olan duygular aşırı, orantısız, kişiye veya çevreye zarar veren ve sorunu çözmeye yaramayan duygusal tepkilerdir.
Hoşa gitmeyen bir şeyi yapmadan önce onu ister hale gelmenizi beklerseniz yaşamınızdaki birçok şeyi yapamaz hale gelirsiniz. Bir şeyi yapabilmek için istemek şart değildir. Bazen istek, eylemi izleyebilir. Yani siz bir şeyi yapmaya başladıktan sonra ister hale gelebilirsiniz.
Anlamıştım. Macaristan'daki soykırımda geçen çocukluğundan beri Bob iki hayat yaşıyordu: nazik, kararlı ve yorulmak bilmez bir kalp cerrahı olarak gündüzleri ve korkunç anıların rüyalarına girdiği geceleri.
Ölüm, Freud'un dinamik kuramında bir rol oynayamaz. Hiç yaşanmayan ve gerçekten kavranabilir bir olay olmadığı için bilinçdışında var olamaz ve bu yüzden davranışı etkileyemez.
Ölüm korkusu iğdiş edilme korkusunu güçlendirmektedir ve ona benzer değildir çünkü üreme, ölümü etkisiz hale getirmenin belli başlı yoludur, cinsel organ kaybı hayatı koruyan ve sürdüren yaratıcı gücün sonu anlamına gelmektedir.
Ölümün tam farkında olmak kökten kişisel değişimlere neden olabilir. Fakat ölüm, birincil anksiyete kaynağıdır; içsel yaşantıya sızar ve biz çok sayıda kişisel dinamizm ile ona karşı kendimizi savunuruz.
Ölümün hayatla birleştirilmesi hayatı zenginleştirir; bireylerin kendilerini önemsiz şeylerle bunaltmak kurtarmalarını, daha anlamlı ve daha otantik olarak yaşamalarını sağlar.
Eğer ölüm korkusu birincil anksiyete kaynağı ise o halde bilinçdışı temalar, çoğu kez göreli olarak gizlenmemiş şekillerde ortaya çıktıkları rüyalarda bulunmalıdır.