Ebu Bekir hazretleri bir gün Allah'a şöyle yalvardı;ve gökleri çatlatan bu yalvarış, Ebu Bekir kolundan gelen bütün velilere sirayet etti, onların da ağzından döküldü:
"Yarab sen kâmil kudretsin;ne olsa yaparsın...Kıyamet gününde benim vücudumu o kadar büyüt ki, cehennemi baştan başa ben doldurayım; başka hiçbir kuluna yer kalmasın."
Söyleyin, sun'i merhamet rejisörleri bundan daha çarpıcı bir merhamet sahnesi hayâl edebilir misiniz?
O; erkeği sevsin ve bu mecazi sevgiden hakiki sevgi olan Allah aşkına bir köprü bulsun diye yaratılan kadının,-erkek için de aynı şey- bütün kabiliyet ve liyakatiyle Alemlerin Efendi'sini sevdi.
Şarabın, zinanın, kumların, falın delisi...
İçine doğru indirdiği pisliğini, dışına doğru taşımış...
Kibirli, müstehzi, zalim, hilekar...
Böyleyken asil...
Böyleyken derin bir şeref hissi içinde...
Böyleyken kahraman...
İnsan olarak, hürriyetini bulmak isteyen, hakikate esir olsun! Ve sen, benim için bizzat hakikatsin
Ve onların istiklali, boyunduruk altında istediği gibi kuyruk sallayan, çifte atan ve dilediği yeri pisleyen hayvanların istiklalidir!
Allah'ı bulmaya doğru her atılışında gizli bir put diken aklın türettiği ormanını, yine akıl baltasiyle devirmiş, böylece yine aklın atabileceği en uzun adımı atmış ve baltasının parlak yüzüne, dünyanın en güzel sözü olan "Allah ötelerin ötesi;ötesinden de ötesi, ondan da ötesi,her ötenin ötesi..."düsturunu yazmıştır.