Her şeyden önce aradığımız şeyin ne olduğunu biliyor muyuz ? Mutluluk tam olarak nedir ki onu satın almaya çalışıyoruz ? Huzur nasıl bir nesnedir ki ona maddeyle paha biçip neyse fiyatını vermeye kalkışıyoruz ?
Bir dünya malına duyduğumuz aşk sardı bizi. Asıl aşktan çok uzaklara düştük. Özlemine düştük dünyanın. Asıl özlemden, özlemlerin en büyüğünden ayrı kalmak uğruna. Gözümüzde iki damla yaş. Kaybettiğimiz dünyada parçalar için. Asıl ağlamaları kaçırdık. Sahibi olduğumuzu düşündük prensi olduğumuzu sandığımız bu yalan dünyanın. Asıl prensliği kaçırdık kralın sonsuzlukla örülmüş diyarından.
Dünya öyle bir düzende yaratılmış ki, emek verdikçe, alın teri döktükçe hikmetimizin, ilmimizin ve rızkımızın artacağı bir zeminde var olmuştur. Korkmadan, güvensizliğe düşmeden, tereddüt etmeden çalışanın kazandığı bir meydandır burası.
Öldüğünde yanında hiçbir şey götüremeyecek olan insanların kendini zengin görmesi, aldım, kazandım, bunların hepsi benim demesi bir kaybetmişlik değil de nedir ?
Nefesimiz kesilircesine koşturduğumuz bu hem kısa hem de uzun yolun sonunda alamadığımız o derin nefes için mi ölüyoruz ? Aldığımız buğdaylarla duydukça karnımız, nefes darlığını daha çok hissetmiyor muyuz ?