Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Elif

Sabitlenmiş gönderi
Fakat insan beyhude çalışırsa çabuk yorulur. Bakın, hepimiz yorgunuz!
Sayfa 263
Reklam
“Şeytan, insanın içinde kanın dolaştığı gibi dolaşır.” (Buhârî) Her şeyimize dikkat edeceğiz. Şeytanın insanın arkasına, atının arka tarafına, bineğinin arkasına binmesini okuyunca epey duygulandım. Sen bir bineğe biniyorsun, besmeleyi çekmeyince boynuzlu, kuyruklu şeytan, mel'un, arkana biniyor. Ondan sonra oradan sana boyuna vesvese veriyor.
Sayfa 279
Böyle kendisinden sonra gelip de kendisine inananları da Efendimiz seviyor. Gözünden perdeler kaldırılmış kendisine gösterilmiş, salât ü selâm getirenleri biliyor. Salât ü selâmını alıyor. Sen, es-salâtü ve'sselâmü aleyke yâ Resûlallah deyince cevap veriyor. Sen, Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed dediğin zaman melekler ona getiriyorlar; "Yâ Resûlallah! Ahmed'in oğlu Hasan sana bu akşam salât ü selâm gönderdi." Aleyküm selam, deftere yazıyor. "Yanındaki nurdan deftere salât ü selâm getirenin ismini kaydeder." diyor hadis kitapları.* *İbn Hibân
Sayfa 219

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Öyle başlı başına akıl yok. Akıl şaşırdığı için Allah peygamber göndermiş. Dünya üzerinde ne kadar insan varsa o kadar akıl vardır. Herkesin aklı ötekisinden farklıdır. Hiçbirisi ötekisine benzemez, herkes bir başka türlü düşünür. Senin en beğenmediğin şey ötekinin yanında makbuldür.
Sayfa 210
Mesela; cemaate devam, en büyük sünnetlerinden birisi. Müslümanlar camilere, cemaate devam edecekler; bir köşeye çekilip asıl cemaatten kopmayacaklar, cemaatin derdi ile dertlenecekler. Müslümanların derdi ile dertlenmeyen bizden değildir.
Sayfa 204
Reklam
“Âhir zaman gelip de benim ümmetimin bozulduğu zamanda sünnetime sarılana şehid sevabı verilecek.” Taberâni
Sayfa 199
Ümmet-i Muhammed'e hizmet etmeye çalışmalıyız. Tarihimize dönüp geri bakacak olursak Ümmet-i Muhammed dediğimiz bu insanların çoğu bizim eski vatandaşlarımızdı. Büyük bir devlet iken bizimle beraberdi, aynı çatı altındaydı sonra harplerle darplarla, siyasî çatışmalarla, oyunlarla ortadan çıktı ama kalbimizden çıkmadı. Elden çıkar bazen, elden çıkabilir kaderin cilvesidir ama gönlümüzden çıkmamalı. Oraların bir zamanlar bizim diyarımız olduğunu hiç unutmamalıyız.
Sayfa 195
Peygamber Efendimiz sevgisini içinizde canlı tutmaya gayret edin, salât ü selamı çokça getirerek sevap kazanmaya çalışın. Çünkü salât ü selâmın sevabı çok. Sünnet-i seniyyesini öğrenip onu uygulamaya çalışın. Efendimiz'in sünnetine uymak, bid'atlerden kaçmak, dinde yeri olmayan işleri bırakmak ve sünnet-i seniyyeye uygun bir hayat tarzı, yaşam tarzı kurmak o kadar kıymetli. Bunu yapmak için var gücümüzle çalışmalıyız.
Sayfa 195
Ona göre insan, bütün muhtevasıyla bir ormana benzer. Nasıl ki ormanda domuzundan tilkisine, bülbülünden kargasına, çiçeğinden böceğine her çeşit güzel ve çirkin mahlûkat varsa, insanın derununda da bunların hepsi, gizli veya aşikâr, aynı şekilde huy ve ahlâk olarak mevcuttur. Yani insanın içi güzellik ve çirkinlikler meşheridir. Ve insana verilecek değer de, içindeki güzellikleri ilahi güzelliklerle buluşturup yeşertebildiği ölçüde gerçekleşir.
Sayfa 84
Medine-i Münevvere'de paşalıktan emekli, Suud ordusunda görev yapmış emekli bir kimsenin ziyaretine gitmiştik. Müslüman adam, mütedeyyin. Bize güzel koku ikram etti. Ben de sağ elimi uzattım. "Sol elini uzat." dedi, ben yine sağ elimi uzattım. Tebessümle; "Yok." dedi, "Solunu uzat." Ben yine "Sağ daha iyidir." deyince, "Hayır." dedi, "Peygamber Efendimiz güzel kokuyu sol avucuna alırdı. Sağ elinin işaret parmağıyla oradan alıp sürerdi." "Tamam, Allah razı olsun." dedik, öğrenmiş olduk. Sünnet öyleymiş. Tamam, sevindim, memnun oldum; o da güzel bir şey öğretmiş oldu.
Sayfa 170
Reklam
Rahmetli annem küçükken beni giydirir, donatır; "Hadi evladım, Cuma namazına git. Ama hocayı iyi dinle, sonra gel bana anlat." derdi. Ben de; "Anneme anlatacağım." diye hocayı can kulağıyla dinlerdim. Eve geldiğim zaman da; "Hoca minbere çıktı, şöyle dedi, böyle dedi." dedikçe ikide birde bana "Aferin, mâşallah!" derdi; bir teşvik. Şimdi düşünüyorum pedagojik bakımdan, insan yetiştirmek bakımından çok güzel bir metot. İnsan öğrenmek maksadıyla dinlerse hatırında kalıyor, o zaman kapıyor. Ama o maksatla dinlemezse o zaman hatırında kalmaz.
Sayfa 166
Misal; adamın birisi camiye geldi, benimle beraber namazı kıldı. Ben sevabı kazandım o adam sevabı kazanmadı, olur mu? Olabilir. Neden? Benim niyetim, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Ben sevabı kazanırım, sevap alırım, onun niyeti de caminin önündeki zengin adama kendisini gösterip ondan sadaka koparmaktır. Onun gözünün gördüğü yerde namaza durur. Ondan sonra "İşte bak namazlıyım, bilmem neyim." diye ondan para isteyecek. Niyeti borç istemek. Onu kandırmak, gözüne şirin görünmek için yapıyor. O zaman o sevap almaz. Niyet bozuk oldu mu namaz bile fayda vermez. Niyet bozuk oldu mu oruç bile fayda vermez. Onun için niyet güzel olacak. Demek ki boş söz yok, iş var.
Sayfa 169
Allah'ın kelâmına dikkat etmek lazım. Onun için bizim gibi avâmdan olan insanlar büyük alimlerin yazmış olduğu, dinimizi iyice hazmetmiş olan, ömrünü verip de iyice anlamış olan insanların anlattığı kitapları okumalı. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'i anlamak kolay bir iş değildir. Anayasayı okumak gibidir. Ona da benzemez ya... Hukukçu olmayan bir insan anayasayı okuyup da ne anlayacak?
Sayfa 159
Peygamber Efendimiz'in hayatı ve hadis-i şerîfleri Kur'an'ın tefsiridir. Kur'an'ı en iyi kim biliyordu? Peygamber Efendimiz biliyordu. Kur'an'ın en güzel açıklaması kimdendir? Hadis-i şerîflerdendir.
Sayfa 156
Hadis-i şerîfi kaldırmak İslâmiyet'in derisini yüzmek gibidir! Balığı veyahut insanı diri diri yüz, sonra "Yaşa!" de!
Sayfa 154
“Dikkat edin, gözünüzü açın, aklınızı başınıza devşirin ki bana Allah kitap ve onun gibisini gönderdi! Dikkat edin, gözünüzü açın ki mümkündür! Tahtına, koltuğuna yaslanmış, karnı tok bir adam size; "Bu Kur'an'a sımsıkı sarılın, size bu Kur'an yeter. Kur'an'da ne helâl varsa onu yapın! İçinde ne haram varsa onu yapmayın!" der.” Ebû Davûd, “Sünnet”, 6, r. 4604
Sayfa 152
712 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.