Bu ara kitap okuma hevesim bitti. Galiba bu bir dönem. Sizde de aynı durum yaşanıyor mu ya ? Canım hiç istemiyor. Onun yerinde boş zamanlarda geziyorum artık
D’Ali derdi ki; “doğal”, “normal”, “ahlaklı” gibi sözcükleri gereğinden fazla kullanan ve bol keseden atıp tutan insanlara dikkat edeceksin. Bunlar ya bir şeyi örtmeye çalışıyorlardır ya da Tabiat Ana’nın huyundan suyundan bihaber cahillerdir.
…
D’Ali derdi ki; esas “ahlaksızlık” insanın insana zulmüdür, kötülüğüdür, gaddarlığıdır. Esas “anormallik” ise süregiden eşitsizliktir, haksızlıktır, sömürüdür. Konuşmamız gereken ana konu da budur.
Sevgili Nalan,
Bana daha geçen gün, hayvanların zekâsı hakkında söylediklerini düşünüyordum. "Öldürüyoruz, kesip yiyoruz ve onlardan daha zeki olduğumuzu düşünüyoruz ama aslında hayvanları hiç tanımıyoruz" dedin.
"İnsanlar bunu bilmiyor ama hayvanlar o kadar zekidir ki.
Mesela inekler geçmişte canlarını yakmış olan gaddar tipleri
hemen tanırlar. Koyunlar da yüzlerimizi ayırt edebilir kolaylıkla" dedin. Kafama takıldı sözlerin. Ama ben de kendi kendime şunu soruyorum: Madem hiçbir şeyi değiştiremiyorlar sonunda, bildiklerini ifade bile edemiyorlar, acaba hayvanların bu kadar çok şeyi anlaması ve hatırlaması onlar açısından daha fena değil mi?
Keçiler farklıdır demiştin bir de. Kolayca sinirlenseler de hızlı affediyorlarmış.
Biz insanlar da tıpkı keçiler ve koyunlar gibi, iki ayrı türden mi oluşuyoruz acaba: bir tarafta asla unutamayanlar var, bir tarafta ise unutmayı da affetmeyi de başarabilenler...
Böylece, çember -yaşlı bir Yezidi için esaretin, genç bir Amerikalı model için özgürlüğün sembolü olan o kadim geometrik şekil - Türkiye’nin doğusunda yaşamakta olan bir genç kız için kırık bir hatıraya dönüşecekti.
…
Bu arada bebek tuzdan örtünün altında gözlerini açtı ve hiçliğe baktı. Kendini yapayalnız hissetti ama aldırmadı, ne de olsa yalnızlığa alışkındı. Aylardır yaptığı gibi büzüşüp dertop oldu.
“Sevdim ben burayı; bir daha çıkmam yukarı” diye mırıldandı zihni.
“Aptallık etme” diye itiraz etti yüreği. “Hiçbir şey olmayan bir yerde neden kalınır ki? Çok sıkıcı burası. “
“Tam tersine. Hiçbir şey olmayan bir yer neden bırakılır ki?” diye karşılık verdi zihin. “Gayet güvenli. Hemencecik alıştım buraya. “
Zihniyle yüreğinin kavgası karşısında şaşkınlığa düşen bebek durup bekledi. Bir tam dakika daha geçti.
“Velev ki alıştın… neye yarar? Güvenli de olsa, insan bir yere ait değilse eninde sonunda terk etmeli orayı.” diye karşılık verdi yüreği. Ve dedi ki : Bazen en alışkın hissettiğin ter aslında en az ait olduğun yerdir.