"Tanrı'ya şükürler olsun,"diye fısıldadı. Dualarımı-bütün bu yıllar boyunca O'nun dualarımı duymadığımı düşünmüştüm,ama meğerse O beni hep dinliyormuş,sadece O'nun iradesinin gerçekleşmesi için, O'nun zamanlamasını beklemek gerekiyormuş. "
Öğrendiğim onca şeye- ustalaştığım onca lisana- rağmen, verandada durmuş bana bakan bu kadına söyleyebildiğim tek sözcük "An-neeeee" olmuştu. Tıpkı kuruyan ağzını annesinin memesini emerek ıslatan bir kuzu gibi...
Sevgi alma ve sevgi verme yeteneğinden yoksun olan zeka,zihinsel ve ahlaki çöküşe,nevroza ve muhtemelen psikoza bile yol açar. Ve ben- merkezci bir amaca odaklanan ve insan ilişkilerini dışlayan bir beynin,sadece şiddete ve acıya neden olacağını da eklemek istiyorum.
Zekanın tek başına hiçbir anlam taşımadığını öğrendim. Burada,sizin üniversitenizde zeka,eğitim ve bilgi büyük idoller haline gelmiş. Ama şimdi biliyorum ki,hepinizin atladığı bir şey var:Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.
Bazı vakitler,insan kendisini sahipsiz gibi hisseder. Kimsenin bir şeyi değilmiş gibi...Bazen de sahiplik duygusunu kaybeder. Kimsesi ya da herhangi bir şeyi yokmuşcasina... İlkinde Allah'ın kulu olduğunu hatırlamalı, ikincisinde Allah'ın her şeyin sahibi olduğunu...
Evet,ahiret yaşamını _haşa-yok farz ettigimizde kimi insanların yaşamı "olmaz olsun böyle yaşam "dedirtebilecek bir deneyimdir. İnsanın tek ikametgahı burasiysa bu yaşam insana nimet olarak değil eziyet olsun diye verilmiş gibi olur. Böyle bir yaşam şairin dediği gibi "Bu muydu onun için annemin karnını tekmeleyip durduğum hayat?"dedirtebilecek büyük bir hayal kırıklığıdır,bir fiyasko seviyesine düşer.
İnançsizligin bakış açısına göre yaşamdaki tehlikeler serseri mayın gibidir. Neyin,kime,nasıl ve ne zaman isabet edeceği belli değildir. Bu görüşteki bir insan daima yokluğa savuran ölüm tehlikesi altında yaşar.