Yaşım yirmi altı.
Sana kırk senedir âşığım.
Hayat kadar berrak,
Ölüm kadar karmaşığım.
Yüreğim kirli bir gökyüzü,
sense dolunay…
Ruhunu esir alan sarmaşığım!
Titreşirken kalplerimiz Ankara soğuğunda
nice umut yeşerir gecenin soluğunda.
Biz o bankta oturmuşuz
Kalu Belâ’dan beri.
Kaç bahar görmüşüz kim bilir
kaç zemheri…
İlk kez ayın hâlesine sırnaşığım;
yaşım yirmi altı.
Sana kırk senedir âşığım.
Ey mazimin esrik gönül yoldaşı!
Omzumda yük varken gelemem sana…
İstersen ısrarla efsunlar taşı,
Ufkumuz harapken gülemem sana…
Ayrılık okunmuş Levh-i Mahfûz’da,
Çabuk yüreğimden koşarak çık!
Teslim olmak yoktur onurumuzda,
Bu dem sonsuzluğun sonudur artık…
Bir gün
Yaşayan hiç kimsenin
Anısı olmayacağız.
Yine de
Sonsuzluk bizmişiz gibi
Yaşayacağız dünyayı.
Unutmak ey
Tanrının anlaşılmaz bağışı
Sensin hepimizin büyük hayatı.
Bir gün ışıksız rüzgârsız bir sessizlikle geldi. Gideceğim, dedi. Burada üşüyorum. Dünya ağır. İnsan korkunç. İnanacak gücüm kalmadı. Her şeye bulantıyla bakıyorum. Güzellik yıkıcı. Hiçbir inceliğe inanmıyorum. Bir sonsuz kum içinde bir yıldız rüyasıyım. Seni sevecektim. Söyleyemedim. Gidince mi? Yalnızlık benden önce gidecek, biliyorum. Belki filizlenen bir taş... bir yerlerde.
Hepsi bu...
Sayfa 47 - Kırmızı Kedi Yayınevi - 4. BaskıKitabı okudu
Biz mi
Yaşıyoruz işte...
Hepimizi alçaltan bir dünyayı
Sevmeyi öğrendik sonunda
İyi insan olduğumuz zamanlardan
Sessiz bir yara derinimizde
Zorbamızın merhametinden
Bir gelecek umudu
Bir utanma duygusu
Konuştukça kalbimizde soğuyan
Ruhumuzda taşa dönmüş
Bir ana rahmi yalnızlığı
Her sözümüzde bir ölüm ıslığı
Saçaklı bir korku
Ne rüyalarımızda başka bir hayat
Ne evlerimizde bir sevgi hatırası
Ne yıldızların şarkısı başımızın üstünde...
Ölüm ne ki
Yaşıyoruz.
Sayfa 24 - Kırmızı Kedi Yayınevi - 4. BaskıKitabı okudu
İncecikti. Sözcükler, karşısındakini incitirim kaygısıyla titreyerek çıkardı ağzından. Zülüfleri dudaklarının üstünde ikinci bir sözdü. Sesindeki her duyguya, yüzündeki her anlama inanırdım. Şiir okurdu. Şarkı söylerdi. Çiçekli gamzeleri vardı. Öyle güzeldi ki, kimse kederini göremezdi. Bir baba acısı fısıldardı arada bir. Uzak bir çocuğa tutunurdu. Hepimizi bu acıyla severdi. Sonra hemen yeşeren otların fotoğrafını çekerdi. Tanrıyı incitmiş gibi gökyüzüne gülümserdi.
Sayfa 46 - Kırmızı Kedi Yayınevi - 4. BaskıKitabı okudu