Kitabı okuduğunuzda bundan 400 sene öncesinde köleliğin ve ırkçılığın aşırı yaygın olduğu olgusu yüzünüze bir tokat gibi çarpıyor -ki bundan 100 sene öncesinde hala köleliğin olması ve günümüzde de ırkçılığın devam etmesi daha acı bir gerçek.- Kitaptan örnek:
"Derisinin rengi tümüyle siyah değildi ama epeyce esmerdi: ancak Brezilyalıların Virginialıların ve öteki Amerikan kızılderililerinki gibi çirkin,sarı ve tiksindiri bir esmerlikte değildi..."
Bundan ziyade Robinson'un 24 yılda yalnızlık çekmesi ve bir insan ile sohbet etmeye müthiş bir ihtiyaç duymasına rağmen Cuma ile tanıştığında ona kendisini "Robinson" diye değil de "Efendi" diye tanıtması, onu ilk andan itibaren kendisinin eşiti değil bir köle olarak görmesi, ona devamlı emirler "buyurması", güya ona medeniyet öğreterek ona büyük iyilik ediyor gibi görünmesi, Cuma'nın da köle olmaya efendisinin ayaklarını öpecek kadar dünden razı olması, beyaz adamları eğlendirmek için ayı ile oynaması ve daha nice birçok şey inanılmaz can sıkıcıydı ve
Robinson karakterini bu sebeple sevmemin imkanı yoktu. Belki de yaşadığı yüzyılda toplum tarafından zencilerin asla beyaz adamlarla eşit olamayacağı toplum tarafından kendisine şartlandırılmış olduğu düşünülebilir fakat öyleyse bile ben bunu asla anlayamam ve anlayamayacağım.