P.c

P.c
@Damlaasay
Sosyoloji okuyan felsefe seven kitapsever feminist
Yossarian'ın görebildiği kadarıyla hastanenin içinde hastanenin dışına göre daha az hasta insan oluyordu ve ciddi rahatsızlıklara sahip insan sayısı da azdı. Hastanenin içindeki ölüm oranı hastanenin dışındakinden daha düşüktü, üstelik çok daha sağlıklı bir ölüm oranıydı. Pek az insan boş yere ölüyordu. Hastanenin icimdeki insanlar ölmek hakkında çok daha fazla bilgi sahibiydi işi çok daha düzgün, çok daha düzenli yapıyorlardı. Hasta ve bu ve içinde Ölüm'ü alt edemiyorlardı ama Ölüm'ün adabına göre davranmasını kesinlikle sağlıyorlardı. Ona görgü kurallarını öğretmişlerdi. Ölüm'ü dışarıda tutamıyorlardı ama hastanede olduğu sürece Ölüm tam bir hanımefendiydi. Hastanenin içindeyken insanlar ruhlarını belli bir zevk ve incelikle teslim ediyorlardı. Hastanenin dışında çok rastlanan o kaba, çirkin ölüm gösterileri olmuyordu. Kraft ve Yossarian'ın çadırındaki ölü adam gibi havada patlamıyorlar, Snowden'ın uçağın arkasında içini Yossarian'a döktükten sonra yaptığı gibi alev alev bir yaz günü donarak ölmüyorlardı.
Reklam
"Sağlıklı olduğun için şükran duy." "Asil sen, her zaman sağlıklı kalmayacağın için mutsuz ol." "Hayatta olduğun için şükran duy." "Öleceğin için öfkelen." "Her şey çok daha kötü olabilirdi," diye haykırdı kadın. "Hepsi çok daha iyi olabilirdi," diye yanıt verdi Yossarian hararetle.
"Bunun ne anlama geldiğini anlamıyor musun? Artık beni uçuştan men edebilir, eve gönderebilirsin. Deli bir adamı ölüme göndermezler, değil mi?" "Başka kim ölüme gider ki?"

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yossarian'ı deli ediyorlaedi Yossarian bir başka nesle, bir başka çağa, bir başka dünyaya ait yirmi sekiz yaşında, huysuz, geri kafalı bir ihtiyar olduğundan eğlencenin onu sıktığını, zahmete değmediğini, onlardan da sıkıldığını bir türlü anlatamıyordu onlara. Çenelerini kapattıramıyordu bir türlü kadınlardan da kötüydüler. İçlerine kapanıp depresyona girecek kadar kafaları çalışmıyordu
Tanrı'ya değil, insanlara yalvardı zira Tanrı son çaredir. Aslında Tanrı'dan başlaması gereken talihsiz, ona ancak tüm umutları tükendikten sonra umut bağlar.
Reklam
Kadınların en iyi yapabildiği şey doğurmak erkeklerinki ise öldürmek
Yine çarşamba, yine perşembe, işte cuma! Cumartesi... Hele bu ertesiler yok mu ertesiler? Bu ertesi ler, o kendilerini bir şey sanan insanlara benzerler. Sanki devam ediyorlar. Sanki bir bayramı, bir oh deyişi, bir sevişmeyi, bir sulhu, bir özgürlüğü, bir oyunu, bir aşkı, bir kardeşliği, bir dudak dudağa, bir anlaşmayı devam ettiriyorlar; yalancılar! Pazartesi! Yürü geç git! Lalettayin' bir mart gününün lalettayin bir pazartesisi! Gideceksen git! Pencereye üç beş damla insanın içini ürperten buz gibi su, mangalli odanın bir isim yazdığım, bir şekil çizdiğim camına buğudan başka güzel ne getirdin? Ta uzaklarda, kel tepelerin üzerine abanmış yağmur bulutlarınla, kar toplayarak gökyüzünde dur da bir lahza² konuşalım. Niçin geldiğini bir anlayalım senin. Bana insanlardan, dünyadan yeni bir şey mi ge tirdin? Şu sıcak atkılarına sığınarak, ceketlerinin yakasını kaldıranlara bir serüven mi hazırlıyorsun?
Uçurtma dermiş ki: "Ah! İpim olmasaydı!" Kant'ın güvercini daha ileri gitmiş: "Bir de şu hava olmasay- dı!.." demiş. Her ikisi de kendilerini gökyüzüne yükselten şeyin bu iple, hava olduğunu unutmuşlar...
Belki de kötüler, kötülüklerinde haklıydılar. Yaşamak için fena insan olmakla yine yaşamak veya ölmek için iyi insan olmak arasındaki fark ya bir iman, ya bir riya farkı- dır. İmanı kaldırıverin iyi adam pişman olan adam- dır. Riyayı kaldırırsanız mesele yoktur, kötüler hemen saflarına iyiyi alıverirler. Önemli olan kötülüğü iyilik- le beraber ortadan kaldırmaktır. O zaman insanlık denilen şey kafasını kaldırır: "Durun bakalım," der, "biz de varız." Onun, insanlığın terazisi içinde teker teker tartılan kıymetler ancak kötülüğün silahlarını düşmanca değil dostça, elinden alır. Ancak böylece iyiler ve iyilik dünya yüzünde manasını bulur, masallardaki gibi yüz yıllarda muammer olur. (Muammer anlamı uzun ömürlü)
Bir mektup sıradan şeyleri önemliymiş gibi göstermeye yarardı.
Reklam
Kal demenin yollari
"Umut ederim ki, bir gün gelecek sen... kendini daha çok evindeymiş gibi hissedeceksin.Günün birinde biraz olsun buradaki eşyaların yerini değiştirmen umudunu taşıyorum.
Doğduğun gün perdeleri azıcık yerinden oynatmaya yetecek kadar rüzgar ve bütün bir günü akşama benzetmeye yetecek kadar ışık vardı. Ve sanki ses hepten bu dünyadan göçüp gitmiş de arkasından temizlik yapsın diye rüzgarı bırakmış gibi hissettiren bir sessizlik vardı.
Vaazları, yüzündeki çizgiler gibi, zihninin deseninden yapılmaydilar.
"Aynen öyle!" dedi Bazarov. "İnsan her şeyi anlaya bilir; eterin nasıl titreştiğini de güneşte ne olup bittiği ni de ancak bir insanın burnunu neden bizim gibi değil de başka türlü sildiği akıl almaz bir iştir, bunu anlamak mümkün değildir."
Sizinle sohbet etmek öyle eğlenceli ki! İnsan kendini bir uçurumun kenarında yürüyormuş gibi hissediyor. Tabii önce ürküp çekiniyor sun ama gittikçe alışıyor insan... Kalmayacak mısınız?"