Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

A.

A.
@Demha_
Omnes vulnerant ultima necat
65 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
"Dünyada en zor şey neden bir kuşu özgür olduğuna ikna etmektir? Oysa kendisi kısa bir pratikle bunu kendi kendine kanıtlayabilir! Neden bu kadar zor?"
Reklam
Zaten hep böyledir. Bir ülkenin vatandaşı başka bir ülkede kendi vatanına daha çok yaklaşır. Önceleri doğduğu topraklarda sahip olmadığı yöresel özellikleri başka yerlerde daha çok benimser. Türk, Almanya’da daha çok Türk’tür. Ve mantısına, dönerine daha çok özen gösterir. Patlıcan dolmasını hiç yapmadığı gibi ülkesiyle arasındaki mesafeyi tabaktan çıkan kokuyla yok etmek istercesine hazırlar. Vatan özlemi, yemeklerin lezzetinde, bulunulan ülkenin insanlarına duyulan nefrette gizlidir.
Kayra’nın evi, dünyada yazılabilmiş en iyi kitap artık küllerden oluşan bir kaleydi. Ve bu külden kaleyi devirmem için sadece üflemem yetti... Kayra o günden sonra yazmadı ve hiçbir yere evim, demedi. Ama eminim ki, o evi rüyasında görüyor her gece. Yaşadığı yorucu ve nedensiz hayatı bitirip gözlerini kapatıyor. Ve evinde açıyor gözkapaklarını. Hiçbir şey değişmemiş. Onu bekliyor. Yaşarken, ayaktayken ne kadar kan kaybetmiş olursa olsun, düşünceleri onu ne kadar hasta etmiş olursa olsun uyuyup kapısından girdiği evinde içkisini içerken, hep özlemini duyduğu ve uyanıkken asla kavuşamayacağını bildiği huzuru yaşıyor. Belki de kendini mutlu bile hissediyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kafamdaki binlerce düşüncelerden birini yakalayıp, terbiye edip cümlelerle hayat veremiyorum. Belki de bu yazma fikri hiç de iyi değildi. Beni iyileştirecek hiçbir şeyi hiçbir zaman sevmedim zaten. Oysa yazabilirdim milyonlar satacak bir kitap. İnsanları korkutmadan, sadece hazmedebilecekleri kadar, uykularını kaçırmayacak hikâyelerle dolu olan. Ama hayatım boyunca o kadar çok yalan söyledim ki bunu bir de yazı üstünde yapmak çok iğrenç geldi.
Daha ölmeden vücutları çürümeye başlamış olanların sürüsü...
Reklam
Onun da ölmesini engelleyenler, işte o rüyalar. Uyku, hissederek yapabildiği son iş. Elinde kalan son huzur. Rüyaları ise yeryüzünde bir türlü arayıp da bulamadığı evi. Ben ev aramadım hiçbir zaman. Hiçbir yeri, bir gün geri dönmek için terk etmedim. Ama o, ev fikriyle kendini rahatlatırdı. Yolculuğu, gecesi ne kadar kötü geçerse geçsin dönebileceği ve hiçbir şey olmamış gibi kendisini bekleyen bir evin olması, hayatındaki bütün tehlikeli işleri yapabilmesini sağlıyordu...
En azılı paranoyaklarla yarışabilecek kadar kendimi kışkırttığım günlerin birinde, cehennemde dünya üzerinde üzülmelerini istemediğim iki insan olan anne ve babamın yaptığım bütün pislikleri dev bir ekrandan seyredebileceklerini hayal ettim. Tabiî ben de yanlarında. Bakışlarının tonlar çeken ağırlığının altında bir böcek gibi ezilmek için. Ve kalpleri ile beyinlerinin arasından çıkan, benden istedikleri halde nefret edememelerinin sesi, kemiğin etten ayrılma sesi.
İşte bu nedenle uyuyabilmek için her gece, Kayra öldüğünü hayal ediyor. Bir daha uyanmamak için rüyasından. Ve evi artık uykusu olmuş bir insanın yanında ben, Kinyas o kadar uzağım ki dönülecek mekânlara.
Benim Kayra olmam için hiçbir neden yoktu. Kimse bana tecavüz etmedi dokuz yaşımdayken. Kendiliğinden geldi acılarım. Yerleştiler içime. Sonra alıştım ve kabullendim. Sanki dünyada başka türlü bir hayat yaşanamazmış gibi... Ben ki saplantılardan nefret ederdim, kendim taşlaşmış bir pislik haline geldim.
Reklam
Kayra üç yıl tıp okudu. Gerçek bir doktora dönüşebilirdi ama stetoskoptan o kadar nefret etti ki her şeyi bıraktı. İnsanların kalp atışlarının sesi ona saniyeleri hatırlatıyordu. Saniyeler de hayatı ve zamanı...
O bir günü yirmi yıl, otuz yıl düşünebilirim. Ve beş yıl da unutmak için harcarım. Bir yirmi yıl da tekrar hatırlamak için, o günü düşünürken düşündüklerimi.
Kabul etmeliyim ki, altı milyar insanın yerine düşünüyorum. Altı milyar insanın adına yaşıyorum. Ben öldüğümde altı milyarı da ölmüş olacak. Şimdilik hayattayım. Korkmaya gerek yok! Günahlarınızı ben unuturum. Siz işlemeye devam edin...
Yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya. Ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum.
Gerçekten de hiçbir zaman yüzleri hatırlama konusunda iyi olmadım. Benim işim daha çok numaralar ve adreslerdi. Yüzlerin hepsi birbirine benziyormuş gibi geliyordu bana. Bir zencinin beyazları birbirine, bir beyazın sarı ırktan olanları birbirine benzetmesi gibi. Tabiî onların bir özrü vardı. Ne de olsa farklı ırklardandılar. Ama ben de bütün insanlıktan farklıydım. Farklı bir ırktandım. Onlar gibi görünsem bile, beynim onlarınki gibi çalışmıyordu. Dolayısıyla bütün insanlar aynıydı benim gözümde.
187 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.