Denizz

Denizz
@Denizzz8
25 okur puanı
Ekim 2017 tarihinde katıldı
284 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Leyla'nın Evi
Leyla'nın EviZülfü Livaneli
8.4/10 · 28,3bin okunma
Reklam
Ama belli bir aşamadan sonra insanın bu çırpınmadan kurtulması ve olgunlaşabilmesi için, "Nasıl görünüyorum?" sorusunu bırakması gerekiyordu. Bu noktada insan artık yarışta değil jüride olmalıydı, altın değil sarraf kimliğine bürünmeliydi, değerlendirilen değil değerlendiren konumuna geçmeliydi. Olgunlaşma bu demekti.
Sayfa 157
İnsanlar yaşlanıyordu, bunun ayrıcalığı yoktu ama yaşlanan insanların bir kısmı olgunlaşmış olarak, bir kısmı ise olgunlaşmadan ölüyordu. Bunun püf noktası ise bir insanın "Nasıl görünüyorum?" sorusundan, "Nasıl görüyorum?" aşamasına geçmesiydi.
Sayfa 156

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dünyanın bütün tasavvur edilebilecek felaketlerini gözümün önünden geçirdim: Hepsi için bir ilaç, bir çare ümit edilebilirdi. Fakat ya bu çirkin çehre ile seversem halim ne olurdu? ... Mesela insan ağrıyan bir dişini söküp atıyor... Fakat benimki gibi insanlığın en derin, en karanlık yerlerinden gelen kaynağı belirsiz ağrılar için ne yapmalı?
Sayfa 185
Ölüme eleme, hastalığa, zarurete hasılı hiçbir şeye ehemmiyet vermezdi... Çok küçük yaşından beri yalnız bir şeyden korkardı: Sevmekten...
Sayfa 185
Reklam
Senelerden beri toprak olmuş bir ölüye niçin bu mektupları yazdığımı belki biraz anladın Necdet! Çünkü sağ olsaydın, beni daha fazla anlamana imkan olmayacaktı.
Sayfa 184
Yalnız kalmanın o binbir şeklinden biri, şüphesiz en korkuncu olan "çirkinlik" beni ebedi bir ayrılığa mahkum ediyordu. Kendi derdim için "en korkuncu" dedim. Çünkü başkalarının şikayetini işitemediğimiz için kendi ıstırabımızı daima her ıstırabın fevkinde görürüz ki bu da ruhlar arasındaki "ebedi ayrılık"ın bir başka neticesidir.
Sayfa 183
-Siz yalnızlığın hakiki manasını bilmiyorsunuz... İnsan yalnızlığı hariçte değil kendi içinde aramalı. Sözlerinin manasını kavrayamadığımı gördü. Bastonuyla kendi etrafına bir daire çizdi: -Bakınız, dedi, bu çizgi bir timsaldir. Aramızda pek az mesafe var. Birbirimize bakıyoruz, ben söylüyorum, siz dinliyorsunuz... Fakat bu çizgi bizi ayırıyor... Siz bana en uzak yıldızlardan daha uzaksınız... İşte hakiki yalnızlık budur.
Sayfa 182
Ben Sara'nın ıslak yanaklarına parmağımla dokunmaya, gözlerinin içine bakmaya cesaret edebilir miydim? Hem bu nasıl mümkün olurdu? Ona elimi dokundurduğum dakikada bir rüya gibi silinip gitmez miydi?
Sayfa 204
Büyük bir maharetle kurulan pusuya düşmeme bıçak sırtı kalmıştı. Sevmek hakkından mahrum bir insan olduğumu unutacak hale gelmiştim. Evet belki ben de başka bir insan gibi aşktan bahse cesaret edecektim. Yüzüme bakarak gülmeye başladı. Sara Hanım bu arzusuna nail olamadı. Fakat ben o kahkahayı kafamın içinde işiterek ölüyorum.
Sayfa 205
Reklam
Gözlerimi ondan ayırdığım vakit kalbimde bir an içinde doğmuş derin ve acı bir kanaatle: -Sen artık öldün oğlum, dedim, onun gözlerinde büsbütün başka bir dünyaya baktın... Artık yaşayamazsın...
Sayfa 204
Zaten söylemiştim ya... O gece onun gözlerinde başka bir dünyaya baktıktan sonra etrafımdaki şeylerde bir tat bulmak kabil değil. Yarın bir motosiklet müsabakası var... Galiba bir kaza olacak... O gece onunla kenarında dolaştığımız bayırdan yuvarlanacağım...
Sayfa 206
Ben sevdanın ne hayallere sığmayacak derecede güzel bir şey olduğunu bu gece anladım Necdet...
Sayfa 201
Ben sade gökyüzüne bakarak hayret edenler, kainattaki büyüklüğü zihinlerine sığdıramayanlar gibi birbirlerini sevebilenlere hayret ediyordum: "Evet bu dünyada sevenler, sevilenler var. Görünüşte bunların başka insanlardan farkları yok. Bu nasıl mümkün oluyor?"
Sayfa 202
Çünkü sevenler sevdikleriyle beraber geçirdikleri en mesut saatlerin farkında olmazlar. Daima daha büyük saadetler getirecek bir yarın ümit ederler... Halbuki Homongolos için böyle bir yarın yok...
Sayfa 204