Sözdiziminde ne kadar usta olursak olalım, mantık örgümüz ne kadar tutarlı ve ikna edici olursa olsun ifadelerimizin hepsi avucumuzla havayı yakalamak çabası gibidir.
Bekleyen, bekleyişinin sebebi olan değerlerin bekçisi kaldığı sürece doğruyla bağları kurabilecek hazırlık içindedir. Hazır olan huzurdadır. Zaten huzursuzluk hazırsızlıktan başka nedir ki?
İnsana verilmiş olan hayat "canlı" kalmakla sınırlandırılabilir türden bir hayat değil. İnsan hayatı yalnızca anlamıyla, o anlama doğru tutturulmuş yönle (sırât-ı müstakimle) farkına varılabilir türden bir hayat.
Bilgece yap. Yani koruyarak, yani için titreyerek, yani yıkılmasın diye.
Tutkuyla yap. Sana verilen yaşama gücünü kullan.
Yılmadan, bilgece ve tutkuyla.
Önce yap, sonra açıklarsın.
Öyle ki bir sanat başarısı elde edememek sanata bağlanma gerçekleştiği takdirde bir çöküş, çözülüş, yozlaşma değil, sanatı tanıyor olmanın yüksek duygularını, irtibatlı olmanın hareket gücünü, seçerken seçilmenin esenliğini getiriyor.
Sanat ve din aynı âleme mensuptur. Her ikisi de insanların en sakınılası ve en ince kavramlarını içinde zaptetmeye ve canlı tutmaya çalıştıkları bütünlerdir.