Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Serçe

Serçe
@DilaraKupeli
Dr
7 Ağustos
6 okur puanı
Eylül 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Serçe
@DilaraKupeli·Bir kitabı okumaya başladı
Ruhun Derin Yaraları
Ruhun Derin YaralarıKemal Sayar
8.9/10 · 1.127 okunma
Reklam
211 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Mavi Kuş
Mavi KuşMustafa Kutlu
8.1/10 · 12bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kendimizi körlemesine onunla yok etmektense, şiddetimizi itiraf ve hatta kabul ederek başlamalıyız. Bununla farkına varmalıyız ki, yaşamaktan ve sevmekten, ölmekten korktuğumuz gibi derin bir korkuyla korkuyoruz.
Nefsinden feragat etmeyen kişi, kemalat dairesinden içeri adım atamaz. Olmak sabır ister
Reklam
Senin Korkularını Benim İnceliğimi
Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıldayan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık. ... Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını? Bir yaprak düşmesi kadar ancak acısı ve ağırlığı olduğunu. Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını. Boşluğa boşluk katmadığını.
Sayfa 110Kitabı okudu
Kime biraz gülümsediysem, garip bir önlem duygusuyla, bir yerlere gecikiyormuş gibi telaşlı, arkasını dönüp gitti.
Kadın bembeyaz bir ülkeydi; sevdikçe mavi, pembe, turuncu, lacivert...yedi renge bürünen. Adam bir yağmur gibi iplik ince yağdı mağlup, mahzun, uzak, ışıklı bir geçmişin koynuna. Donmuş bir su, boşluğa fırlatılmış bir taş, bir ateş ırmağı gibi durdu hasretin ve hayalin uçurumlarında. Yalnızlık insan kılığında bir karabasandı burada. Bir ses aradı içindeki külü üfürüp uçurumu ısıtacak. Alnını örtecek bir tutam saç. Üşümüş yerlerinde ılık bir nefes. Yaralarını onaracak bir çift söz sevgiyle boyalı. Onca acıdan sonra anladı ki, ölüm de yıkım da umut da umutsuzluk da aşk varsa güzeldi, kolaydı, katlanılırdı.
Herkes içine gömdüğü yaralı bir hayvanla iyileşmeye çalışmakta, dünyayı düzene koymaya devam etmektedir. Sevmek, insanın en büyük acısıdır.
Sevmek, bizi onaran, acısından bile haz aldığımız belki de tek incinme, bütün hüznü, iyimserliği ve ikircimine karşı, sesimizin en duru aktığı yataktır.
Reklam
Sokak bizim evlerimizin dışarıya sarkmış mutsuzluklarıdır. Bizim giyinmiş kuşanmış ihtiraslarımızdır. Kendini başkalarının aynalarında görmeyi özlemiş duvarlarımızdır. Başkalarıyla varlık kazanmış duygularımızdır.
Serçe tekrar paylaştı.
Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım.
Sayfa 385Kitabı okudu
Hiçbir ayrılık gitmekle özdeş değildir. Gerçek ayrılık tam anlamıyla bir unutuşla başlar. Yalnız bizim değil, bizi bilenlerin de unutuşuyla. O yerden, o mekândan, o insandan bizde süren, bizi oluşturan ne varsa, hepsinin belleğimizden, benliğimizden, hayatımızdan silinip gitmesiyle... Oysa bu hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Ta ki ölüm, bizi tanıyan en son insanı da çekip aldın dünyadan.
Ne tuhaf, insanın en büyük hazinesi, ona en büyük acıyı çektiren yüreğiydi ve gökyüzünü içine alacak kadar genişti. İnsan bunu ne geç öğreniyordu.
Herkesi Vuran Bumerang
“ Sevmeyi özledim biliyor musunuz? Kayıtsız şartsız bir gülüşü. Olur olmaz yerde ağzıma bir öpücüğün konmasını. Bir doğruya sevinmekten çok bir saçmalığa gülümseyebilen hoşgörüyü. ‘Nerde kaldın’ ayazını değil, ‘hoş geldin’ iyiliğini. Hiçbir şeyle yatışmayan yürek telaşını. Kapı zilleriyle telefonlar arasında tükenmeyi. Geceyi bir hayal hazinesine çeviren uykusuzluğu. Bir gövdenin önünde diz çökmeyi. Kendimi severek yürümeyi kalabalıkta. ‘Göğe bakma duraklarını’ özledim. Yağmuru kirpiklerinden içmeyi. Yumruk kadar bir yüreğe dünyayı sığdırma hünerini. ‘Sana sevinç verdiğim sürece ben burdayım’ zenginliğini özledim. Otobüs terminallerinin ayrılıkla dönüş karışımı kokusunu özledim. Otel odalarının insanı bir yaprak gibi incelten kederini. Başka kentlere vuran rengini güneşin. Başka sokakların telaşıyla çoğalmayı. Dünyayı yudum yudum aşka çeviren yalnızlığı...”
Reklam
Şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu
Dönüp dönüp sana geldikçe anladım özgürlüğün aşk olduğunu
Görmeyen kurtulur. Görmeyi sürdürdüğümüz sürece, bilelim ki gördüğümüz şey, bizim onarılması ve terbiye edilmesi gereken niteliğimizi ifşa etmektedir. İnsan insanın aynasıdır. Hangi kusuru görüyorsak, bizde muğlak ve biçimsiz olarak bulunan ama içten içe bizim huzursuzluğumuzun da kaynağını oluşturan şeyi görmüşüzdür.