İsa Can

128 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 hours
Bir Kişinin Ölümü Trajedidir Binlerin Ölümü İstatistik
Camus'den öğrenecek çok şeyimiz var. Nasıl oluyor da insanlar bir zorbalık timsalini öldürmeden önce tereddütler geçiriyor da, bugün gündem cinayetlerden geçilmiyor. Her trajedinin içinde bir hikaye olsa gerek, tabii bunlardan biz mahrumuz, mahrum kalacağız. Çünkü Stalin'e atfedilen sözde olduğu gibi "Bir kişinin ölümü trajedidir, binlerin ölümü istatistik" Adiller kendince adil olan ama birbirlerince, taraflarınca adil olamayanların, olmayanların oyunu. "Adalet" kavramının bir mercii olmaması ile herkesin kendi adaletini uygulamasının bir ürünü bu beş perdelik oyun.
Adiller
AdillerAlbert Camus · Can Yayınları · 2018740 okunma
Reklam
104 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Kendini Hoşgörebilmek
Her ne kadar ince ruhlu ama oldukça garip Dostoyevski'nin ya da muzip ama iğneleyici Gogol'ün yoldaşlığı ilk tercihimse de bu kez Tolstoy'un hocalığı her zamanki kadar yukarıdan bakan bir tavır hissettirmedi bana. Allah rahmet eylesin, bir ölüm daha nasıl anlatılabilirdi diye düşündüm. Şöyle bir aklımdan geçirdim de, şahit olduğum ölümler dahi bu etkileyicilikten ziyade santimental yoğunlukardan mürekkepti. Tabi Tolstoy yine de hoca benim için. Bu eserde de bir şeyler öğretmedi değil. Dinliyor değil de okuyor olsam, çokça yerden alıntı yapacağım kesindir. İnsan iyi yaşamalı bir kere. İnsanın iyiliği kime değil kimselere nasıl davrandığıyla ölçülen bir şey olsa gerek. Çevresini iyi seçmeli, en yakınlarını, eşini. Hakikatin kemiğe dayandığı anda, yalanları ile boğazını sıkmamalı insanın. En kötü merhamet yönünü şaşırandır demişti bir yazar, Ivan İlyiç ise yönünü şaşırmış değil,  kaybedilmiş merhametin mağduru. Ve düşünmeli insan. Arada bir durup da "Bu yaşadığım hayat, böyle mi yaşanmalıydı gerçekten de?" diye. Günlük yaşamın curcunasından çıkmalı ve kafasını toplayıp, çok geç olmadan, düşünebilmeli insan. Mümkünse bunu gençken yapabilmeli. Dostoyevski gibi Tolstoy da eleştiriyor Batıyı ve o dönemki simgesi Fransız kültürünü. "Gençler ne yapsa hoş görmeli" düsturunu tiye alıyor. Gençken belki hoşgörüleceğiz ama yaşlanınca kendimizi hoş görebilecek miyiz? Asıl mesele bu olsa gerek. Yaşlandığımızda hoş görebileceğimiz gençliklerimiz, hayatlarımız, okuduğumuz kitaplarımız olması dileğiyle, iyi okumalar.
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
Nikolay Gogol
Nikolay Gogol
Peyami Safa
Peyami Safa
İvan İlyiç’in Ölümü
İvan İlyiç’in ÖlümüLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201945.6k okunma
282 syf.
·
Not rated
·
Read in 17 days
Mümkün İmkansızlıklar
Bazı romanlar sanıyorum okuyucularından bağımsız üç aşağı beş yukarı insanlarda benzer hatta aynı izleri bırakabiliyor. Kimisi de okuyanına o kadar bağımlı ki, okurken roman yeniden yazılıyor. Çocukluğum ikinci kategoriye giriyor olsa gerek. Çocukluğunu şöyle bir gözden geçiren herkes farklı konumlamdıracaktır bu romanı. Ben zaman zaman çocukluğumu geçiridiğim zaman ile 19. yüzyıl Rusya'sı arasında bir fark bulamadım. Bazı şeyler değişmiyor demek yersiz olur, memlekette doğan çocuklar hala orta çağdan beter çevrelerde yetişiyor. İmkanlar demiyorum çünkü imkanların eleştirilebileceği bir devri aşmış gibi gözüküyoruz. İmkanlar 21. yüzyıla gelmiş, hatta sonraki asırlar meyil etmişse de insanların belki de çok azı buna yetişmiş durumda. Hulasa, Gorki çocukken bazı çocuklar bugünün şartları ile yetişiyordu, bugün ise bazı çocuklar Gorki'den beter şartlarda yetişiyor. Sanmayın ki kitap santimental bir tragedya! Güzel şeyler de yok değil. Sorun aslında imkansızlık değil, imkan bolluğu da değil, imkanın ta kendisi. İmkansızlıktan hayıflanma lüksü insandan alınmış durumda, vakit, mümkün imkansızlıklardan, imkanın kendisinden, hayıflanma vaktidir.
Çocukluğum
ÇocukluğumMaksim Gorki · İş Bankası Kültür Yayınları · 201415.8k okunma

Reader Follow Recommendations

See All
184 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 26 hours
"Sesin nerde kaldı, her günkü o sesin?"
Rüzgar gibi ta Sibirya'dan deseydi Ahmet Muhip Dıranas, Ahmet Galiboviç Dıranas olarak anabilirdik onu. Zira kar motifi ve içerik Dostoyevski'nin genel havasını çok iyi yansıtıyor. Özellikle bu romanındaki. İnsancıklar Dostoyevski'nin çıkış romanı, bir daha yıldızı hiç bu eserindeki gibi parlamayacaktır. İki mektup arkadaşı, aslında kitabın eski çevirisindeki ismi, zavallı insanlardan da anlaşıldığı üzere iki zavallı insan esasen. Bu iki mektup arkadaşından birisi Varvara Alekseyavna ve diğeri de Makar Devuşkin. Devuşkin inkar etmiş ve itiraf edememiş olsa da Varvara'ya aşık. Varvara içinse o yakın bir dost. Bu tarz ikili ilişkiler Dostoyevski'de sıkça görülür. Ve yine her eserinde olduğu gibi diğer yazarlardan da bahsetmeden edemez Dostoyevski, Gogol'e kızar, Puşkin'in kitaplarını hediye ettirir Varvara'dan onun eski aşkına. Bu ilişkinin de sonu gelir. Makar Devuşkin tedirginliğini hissettirir. Karşı dairesinde oturuyor olmasına rağmen ulaşamadığı sevdiğinin tedirginliğidir bu. Korktuğu, her korkulan gibi başına gelir. Varvara'ya bir görücü gelir, Varvara onunla gider. Mektuplaşmalar burada kesilir. Rusya'nın kışına yaraşır bir şekilde yalnızlığına gömülür Makar Devuşkin. Sevgisi karşılıksız kalan ve itibar görmeyen birinin hikayesidir insancıklar. Rusya'nın kışı, yalnızlık ve aşk üçgeninde değerlendirdiğimizde, hikaye, bizi yeniden Ahmet Muhip'e götürüyor "Sırf unutmak için, unutmak ey kış Büyük yalnızlığını dünyanın"
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202362.4k okunma
72 syf.
·
Not rated
İki Rus, Bir Amerikalı
Kitabın ilk hikayesini esas alacağım incelememde. Yazar kendisinin de teğet geçmiş olduğu bir durumu, bir insanın delirişini ele almış, olayları deliren karakterin açısından görmek güzel olsa da bana pek de yabancı gelmedi, üvey annem üç (ciddi anlamda) kez delirdiği için kitap bana haliyle sıradan geldi. Hikayeyi bitirince aklıma bir delinin hatıra defteri ve altıncı koğuş geldi. Gogol'ün kahramanı delirmişti ve biz bunu onun notlarından öğrenmiştik, acınasıydı. Çehov'un karakteri deli olmadığı halde bir deli gibi muamele görmüş ve hikayesi onların arasına son bulmuştu, üzücüydü . Ancak bu hikayedeki baş karakter ne Gogol'ün fakir kıt kanaat geçinen bilmem kaçıncı dereceden memurlarından, ne de gerçekten akıl sağlığı yerinde olup da mağdur olan doktor Andrey Yefimiç. Gilman'ın karakteri hali vakti yerinde bir doktor eşi, hikayeleri de üç aylığına tuttukları yazlıkta geçiyor. Baş karakterimiz el üstünde tutuluyor ve insanlarla iletişim sorunları yok. Ancak olayların eş zamanlı anlatımı tedirgin edici. Özellikle kadına normal gelen her şeyin aslında normal olmayışı ve her satırda eylemlerinin daha da sağlıksız hale gelişine tanıklık edişimiz, tedirgin edici olan
Nikolay Gogol
Nikolay Gogol
Bir Delinin Güncesi (Petersburg Öyküleri)
Bir Delinin Güncesi (Petersburg Öyküleri)
Anton Çehov
Anton Çehov
Altıncı Koğuş
Altıncı Koğuş
Sarı Duvar Kağıdı
Sarı Duvar KağıdıCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 20191,934 okunma
Reklam
78 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 1 hours
Ya Seveceksin Ya Da Nefret Edeceksin
"Ah George Dandin ah". Karakterin bu sözleri çok iyi özetliyor başından geçenleri ve başından geçenlerin müsebbibini. Haklıyken haksız duruma düşmek, size haksızlık edene teşekkü etmek, bunu size reva görenden de özür dilemek, hem de iki kez. Böyle bir hikaye ancak bu kadar iyi şekilde dramatize edilebilirdi. Yine de bu kısa dramada önemli bir karar anı var kahramanızca kaçırılan yahut iyi kullanılamayan. Dandini'nin eşi yaptıklarını hoş görmesi ve büyüklük göstermesi için eşine yalvarır ancak hor görülen ve sözüne itibar edilmemiş koca onu, kendisini ettiği gibi, rezil etmekte kararlıdır. Ancak Dandini müstakbel eşi kadar sinsi ve hesaplı olamadığından bunu başaramaz. Eşi de fırsat bu fırsat hepten madara eder adamı. Insan ya sevmeli ya da nefret etmeli diyor Tuncel Kurtiz Ezel'deki efsane rolünde. Yoksa orta yerinden çatlarsın diye de ekliyor. Dayının sözü üstüne söz söylemek bize düşmez ama görüyoruz ki böyle rezil olmak da mümkün bir yandan. Dandini Angelique'yi sevmiyordu çünkü sevseydi onun tüm hareketlerini ve hakaretlerini bir aşık gibi bağışlardı ama Dandini Angelique'den nefret de etmiyordu, o zaman da onun blöfü umurunda olmamalı hatta ona bir zevk tattırmalıydı. Dandini hem sevip hem nefret etmeye kalkıyor ve başına tüm bunlar geliyor. "Ya seveceksin ya da nefret edeceksin" Ezel dizisinden, Ramiz Karaeski
Tuncel Kurtiz
Tuncel Kurtiz
Molière
Molière
George Dandin veya Bir Koca Nasıl Rezil Edilir?
George Dandin veya Bir Koca Nasıl Rezil Edilir?Molière · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20111,077 okunma
226 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
Hissederek Okuyunuz!
Bazı kitapları okumanız hiçbir anlam ifade etmez. Okumanın kendisi çok da gerekli ve muhteşem bir eylem değildir, hatta sıkıcı, banal ve monotondur. Hissetmeniz gerekir. Özellikle bazı kitapları hissetmezseniz, okumanızın pek bir anlamı olmamış demektir. Bulantı kesinlikle hissedilmesi gerekilen bir kitap, onu defalarca da okusanız, hissetmeden anlayamazsınız. Sartre bir öğretmendir, evet, ama biyoloji değil. Dolayısıyla burada bahsedilen bulantı da iğrendiğinizde ya da çok acıktığınızda hissettiğiniz tarzda bir bulantı değil. Bu Bulantıyı sadece mideniz değil, tüm bedeniniz hissediyor. Varoluşun sancıları bunlar: verdiğiniz ve aldığınız kararlar, evet efendiler, bu ikisi çok farklı şeylerdir, yaptığınız her şey, yapabilecekleriniz, yapmaya meyil ettikleriniz ve yapmaya kadir olabildikleriniz... kısacası size bağımlı her şey. Bir şeyler olduktan sonra sanki hiçbir şey olmuyor gibi hissediyor ve hayatınızda; evet, bu dizinin finali burada olmalı, dediğiniz anlar gelip geçmesine rağmen hala nefes alabiliyorsanız, o an işte bir bulantı gelir... Sisifos... Varoluşçuların Ruslara, özellikle de Dostoyevski'ye çok şey borçlu olduğu bilinen bir gerçek. Sartre'ın yarattığı iki karakter arasındaki ilişkiyi bir de Kumarbaz'ı okuyup değerlendirmenizi öneririm. Yine okunmamasını tavsiye edeceğim bir kitabı okumanız dileğiyle bitiriyorum. Cahillik kadar mutluluk verebilecek bir şey varken dünyada...
Jean-Paul Sartre
Jean-Paul Sartre
Kumarbaz
Kumarbaz
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202122.9k okunma
223 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 10 hours
Neden Bu Kitabı Okumamalı?
"Öylesine güzel bir gökyüzünün altında bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyordu?" Cümlesi bu eserinde geçmektedir Dostoyevski'nin. Henüz o bilinen hayat hikayesindeki büyük travmaları yaşamamıştır yazar, bu onun ilk romanlarındandır. Yine de bunu Dostoyevski yazdığı için olsa gerek okuduktan sonra yine tüm bakış açınız değişir, bütün fikirlerinizin üstünden bir dozer geçer ve tüm duyguları aynı anda yaşarsınız. Ben yine çok masum sebeplerle okumaya kalkmıştım bu kitabı. Kışa ilgim vardı ve beyaz geceleri bir hocam önermişti, kışın en etkili geçtiği ülkelerden St. Petesburg'ta beyaz gecelerin nasıl olduğunu görmem için. Dostoyevski ne yaptı peki? Yine yüreğimi dağladı, ciğerimi parçaladı. Bunu yaptığını artık çok iyi biliyorum ve bunu bilerek onu okuyorum, sizlere de bunu bilerek okumanızı tavsiye ederim. Hayatınıza olduğu gibi devam etmek istiyorsanız Dostoyevski okumayın. Sabit fikirlerinizi beğeniyor ve tutmak istiyorsanız bu yazarı okumayın. Sosyalleşmenin güzel bir şey olduğunu düşünüyor ve insanların size iyiliklerinin de dokunabileceğini düşünüyorsanız Dostoyevski okumayın. Bu kadar okumayın üzerine iyi okumalar sayın okurlar.
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Varlık Yayınları · 201674.8k okunma
200 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
Bir Tereddüdün Incelemesi
Uzun zaman önce okumuş olduğum bu romanı, tereddütlerimi yenmeden incelemek istememiştim açıkçası. Peyami bu konuda benim akıl hocam gibidir. Bana bu kitapta ve birçok kitabında eşsiz tavsiyeler vermiştir. Ama hiçbir şey bedava değildir. Önce bir güzel tereddütün dibine ama en dibine götürür bizi. Öyle ki artık kitabın sayfasını çevirmek de,
Bir Tereddüdün Romanı
Bir Tereddüdün RomanıPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 20207.1k okunma
213 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 35 hours
Sevgi de...
Bazı kitapları okumamalıyız ya da tam tersine okumalıyız. Dostoyevski insanı bu ikilemde bırakan tarzda kitaplar yazan bir yazar. Başta okudukça ruhumu karartıyor diye düşünmüştüm, sonra anladım ki Dostoyevski'nin kimsenin ruhunu kararttığı yok; o insana bu karanlıkta kalmış yerleri gösteriyor. Adından da anlaşılacağı üzere kitap bir kumarbazın başından geçenleri aktarıyor. Kitapta yazarın Avrupadaki önde gelen uluslara ilişkin fikirlerini de görebiliyoruz. Ancak yazarın da belirtmiş olduğu gibi bu kitap bir aşk romanı. Tabi burada mevzubahis hiç de romantik bir aşk değil. Sizi uyarıyorum eğer hala mutlu değil ama umutlu bir yaşam sürmek istiyorsanız bu kitabı okumayın. Bir süre tüm sevgilerinizden şüphe edecek ve hiçbir şeyi sevemeyeceksiniz.
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
Kumarbaz
KumarbazFyodor Dostoyevski · İletişim Yayınları · 201069.1k okunma
Reklam
216 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 3 days
İnsanlar Birbirlerine Yaklaşmıyorlar Sadece...
Zweig'ın bu kitabında bence bir hikaye öne çıkıyor. Bendeki baskısında beş hikaye var. Bunlardan ancak 'Kızıl'ı beğendim ve ondan bahsetmek isterim. Günümüz ilişkileri, pek de garip değiller mi? Kabalığın ve duyarsızlığın övüldüğü ve bunların pişkinlikle servisinin beğenildiği bir dünyada yaşıyoruz. Artık insanlar birbirini sevmiyor, derin dostluklar istemiyor, samimi ilişkiler kurmuyor tam tersine monden bir yaşam sürmek istiyorlar. İnsanların en samimi hislerinden çok yarattıkları imajlar önplana çıkarılıyor ve hisler baştan çıkarıcı birkaç bakışın yanında hiçe sayılıyor. Zweig'ın dediği gibi "İnsanlar birbirlerine yaklaşmıyorlar, sadece birbirlerine dokunurmuş gibi yapıyorlar". Ancak Berger insanlara dokunurmuş gibi yapmıyor, yapamıyor hatta deniyor ama olmuyor. O insanlara yaklaşmak istiyor. Tabi ki de onlarca insana yaklaşamazsınız. O da sadece birkaç değer verdiği kişiye yaklaşabiliyor. Zweig bu eserinde Berger'in kendini topluma uydurma çabasını ve uyduramayışını işlemiş.
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat
Bir Kadının Yaşamından 24 SaatStefan Zweig · Koridor Yayıncılık · 2016127.5k okunma
111 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 hours
İnsan sevgiyle yaşar
Tolstoy'un bu eserini ikinici kez okudum ve inanıyorum ki bu son okuyuşum değildi. Özellikle kitaba adını veren "İnsan Neyle Yaşar?" ve "İnsana ne kadar toprak lazım?" hikayelerini beğendim. Her ikisinin de çözüm bölümlerini etkileyici buluyorum. İnsanın sevgiyle yaşadığı gerçeği özellikle iyi işlenmiş. Birbirine komşu insanların kavgalarının anlatıldığı iki hikayede ise gençlerin yaşlılara hürmet göstermediği ve onların sözlerine değer vermediklerini görüyoruz. Bu bana Fatih-Harbiye'deki Neriman ile Faiz Bey'in ilişkisini hatırlattı. Hatta babasına "moruk" diyerek işi bir adım daha ileriye götüren "Yalnızız"daki Meral'i. Bence herkesin kitaplığında bulundurması ve tekrar tekrar okuması gereken bir kitap.
Peyami Safa
Peyami Safa
https://1000kitap.com/kitap/kitap--141340
Yalnızız
Yalnızız
İnsan Ne ile Yaşar
İnsan Ne ile YaşarLev Tolstoy · Tutku Yayınevi · 2017192.5k okunma
68 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 hours
Anlaşılmayan Ruhlara Deli Demek Adettendir
Çehov bu hikayesinde burjuva ve üst sınıfın büyük bölümü için felsefenin basite alındığını, bu basitlikte bir anlayışı alt tabakaların lakırtı saydığını ve üst kademelerin alt birimlerde olan bitenden nasıl da habersiz olduğunu işlemiş. Zaman zaman okura aslında kimin deli kimin akıllı olduğunu da sorduruyor bu eser. Bana kalırsa altıncı koğuşu en iyi dokuzuncu hariciye koğuşu yazarının şu sözü özetlemiş "Anlaşılmayan ruhlara deli demek adettendir"
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Selma ve Gölgesi
Selma ve Gölgesi
Peyami Safa
Peyami Safa
Altıncı Koğuş
Altıncı KoğuşAnton Çehov · Can Yayınları · 202070.3k okunma
184 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 21 hours
Mecburiyetten Daha Mecburi
Zweig bu eserinde mecburiyeti, Mecburiyet'tekinden daha iyi işlemiş bence. Bu iki eseri karşılaştırmalı ele almak istiyorum. Ferdinand da Clarissa da bir seçim yapmak zorunda kalıyorlar. Ferdinand'ın sorunu içsel. Askere çağrılmış olmasına rağmen İsviçre'de yaşıyor ve bir düzeni var. Memleketinin çağrısına yanıt vermek zorunda değil buna rağmen bir buhrana giriyor. Sonuç ama kötü değil. Askere gitmekten vazgeçiyor. Bu yapay mecburiyeti de ortadan kalkmış oluyor, tabi bunu ona hatırlatan kim? Eşi. O olmasa hayatının en büyük yanlışlarından birini yapabilirdi. Clarissa'ya gelelim. Onun mecburiyeti dışsal sebeplerden. Babasının kim olduğunu duyuramayacağı bir çocuğa hamile kalıyor, bundan dolayı da hayatının en büyük hatasını yapıyor. Bence bunun sebebi Ferdinand'ın sahip olduğu bir şeye sahip olamamış olmasından; iyi bir eşe. İyi bir eş Fransa'ya dönmek yerine ne olursa olsun kendi eşinin yanında kalmalı değil mi? Sevdiğinin yanında olamadıktan sonra sevmenin anlamı ne ki? İş işten geçmeden bir şeyler yapmalı insan. Yapılabilinecek en kötü şey, hiçbir şey yapmamaktır şüphesiz. Bence dışsal sebepler de abartılmamalı, içsel sebepler daha mühimdir. Bu sebeple Ferdinand'ın yaşadıklarını daha mecburi bulurken, bu eserin mecburiyet şeklinde adlandırılmasını daha uygun bulurdum.
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Clarissa
Clarissa
Mecburiyet
Mecburiyet
Clarissa
ClarissaStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201713.8k okunma
319 syf.
·
Not rated
·
Read in 4 days
Zoraki Gönüllü Diplomat
Zoraki diplomat olduğundan mıdır bilmem ama diplomasi ve siyasetin en pespaye, en iç karartıcı ve en düşük yanlarını göstermekle başlıyor Karaosmanoğlu diplomatları anlatmaya. Ardından bir bir görev yaptığı yerlere dair anekdotlarını paylaşıyor. Eğer ikinci dünya savaşı tarihine ve avrupa kültürüne az çok hakim biriyseniz çok da yeni bir şey sunmuyor size, yine de Türk milletine ve Atatürk'e ilişkin anılarını paylaştığı bölümler güzel. Benim için dikkat çekici olan bölüm Tahran'daki elçiliği olsa da bu bölümü çok dağınık işlemiş. Diplomaside de esasında her meslekte olduğu gibi eğer orijinal biriyseniz ve işinizi geleneksel yöntemlere veya akademide öğretilene göre değil de doğru olacağına inandığınız şekilde yaparsanız, meslekte hızlı ve güvenli bir yükselmeniz garanti olmasa da iyi anılacağınız kesindir. Özellikle sosyete olma yolunda halktan kopmak ve olaylara yukarıdan bakmak, bürokrasinin usulleri ile gerçeği tahlile kalkmak herkes için olduğu gibi bir diplomat için de, mesleğini kaybetmesine neden olmasa da, tehlikelidir. Devletlerin harici politikalarında rehber olması gereken diplomatların tehlikelilere girmesi sadece onun değil, bütün milletinin aynı tehlikeye girmesi demektir. Yakup Kadri'nin bu eserinden anlaşılacağı üzere döneminde ondan izinsiz Almanca'ya da çevrilmiş kitabı Yaban'ı pek beğenmemiş olsam da bu eserini hem mesleki tercihimden önemli buldum hem de anlatım olarak daha iyi olduğunu düşünüyorum.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
https://1000kitap.com/kitap/kitap--156749
Zoraki Diplomat
Zoraki DiplomatYakup Kadri Karaosmanoğlu · İnkılap Kitabevi · 1955195 okunma
250 syf.
·
Not rated
·
Read in 24 hours
Bir Rus klasiği
Adından da anlaşılacağı üzere iki nesilin çatışmasını anlatıyor. Bazarov romantizm düşmanı bir nihilist ve kendinden bir önceki nesille, yani babasıyla çatışma halinde. Arkadaşı Arkadi ise onun etkisinde kalmış bir genç ve bu ölçüde onun da babasıyla ilişkisinde değişmeler oluyor. Bu farklılığın ve tahammülsüzlüğün en uç noktaları ise Bazarov ve Arkadi'nin amcası Pavel arasında yaşanıyor. Evet eskilerin bazı davranışları saçma ve evet bazı şeylerin içi boş; bunlar değişmeli ama Bazarov'un tutumu da aşırı. Hele ki Romantik biriyseniz siz de Bazarov'a bazı noktalarda sinir olabilirsiniz. Her insanın içinde saklamaya çalışsa da biraz romantizm vardır, bunun o da farkında fakat belli etmek istemiyor. Aslında her insanda her şeyden vardır, bu bir oran meselesi. İnsan kendini bir kalıba koymaya çalışmamalı, ne olmak istersek o olabiliriz, genetiğin bize bıraktığı azımsanmayacak bir boşluk var. Böyle biraz da biyolojiden bahsetmeli efendim! Yoksa nihilist beyimiz Bazarov anlamaz.
Babalar ve Oğullar
Babalar ve OğullarIvan Turgenyev · İlya Yayınları · 201344.8k okunma
Reklam
365 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Yalnızız
Şüphe... Tereddüt... Tik... Tak... “Platonikten ne kastettiğini bilmiyorum; fakat cinsi tabiatımızı aşağıda ve uzakta bırakan üstün manevi değerler sistemi içinde bir aşk olduğuna inanıyorum. Ne cinsiyete, ne menfaate, ne gurura bağlanması mümkün olmayan bir aşk.” Böyle tanımlıyordu Simeranya “Papazı” Samim arzuladığı ideal aşkı, fakat böylesini
Yalnızız
YalnızızPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 201921.8k okunma
361 syf.
4/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Bir Köy Romanı
Roman Yeşildere köyünde meydana gelen bir deprem ile başlıyor. Buna köylüler büyük hareket adını veriyorlar. Her şey bu depremden sonra başlıyor. Bu depremden hemen önce doğan Dikçe Mehmed uğursuz olarak anılıyor. Dikçe şehre gidip okuyor ve köyüne geri dönüyor. Onun üzerinden köylü- ağa çatışması, halkın cahilliği ve bunun sonucunda ağalarca
Yanık Buğdaylar
Yanık BuğdaylarAhmed Günbay Yıldız · Timaş Yayınları · 20183,834 okunma
304 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Bir Akşamdı...
Peyami Safa'nın 1924 kaleme aldığı bu roman, 1933'te kaleme alacağı "bir tereddüdün romanı"nın bir öncülü gibidir. Bir tereddüdün romanında İtalyan yazar Pirandello ve eseri çıplakları giydirmekten etkilenen Safa bu romanında da Roma tarihine ilgisini ve hayranlığını ilan etmekte. Tabi bununla yetinmez. Peyami Bey yine kendini hiçbir
Bir Akşamdı
Bir AkşamdıPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 20201,820 okunma
202 syf.
·
Not rated
·
Read in 25 hours
Türk İnkılabına Bakışlar
“Kitaptan ve hayattan doğan ihtilaller vardır. Birincilerin hareket noktasını ideal, ikincilerin hareket noktası realitedir.” Türk İnkılabı ikincilere dâhildir, bu eser gibi. Peyami Safa bu eserini Türk İnkılabına yönelik herhangi bir ciddi çalışma olmamasından dolayı kaleme almıştır. Bu sebeple bu alanda çalışma yapmaya teşvik niteliğindedir. İçerisinde yer alan başlıkları değil, cümleleri bile sayfalarca tefsire ihtiyaç olacaktır. Burada Safa’nın derin tarih, sosyoloji, ilahiyat ve felsefe bilgisini de görmek mümkündür. Onu daha orijinal ve kaliteli kılan ise bunu yaparken kendi deyimi ile hiçbir “izm” olmaksızın düşünmesindendir. Doğu-Batı sentezi üzerine çalışmalarının eksenini yoğunlaştırmış ve bu eserinde İnkılabın devamlılığı için matematikleşmeyi ve şehirleşmeyi çare görmüştür. Çok kıymetli bir kitap, kendi ifadesi ile basıldığı yıl ülkemizden çok yurt dışında yankı uyandırmış. Bende de yankı uyandırdı diyebilirim. Safa büyük bir romancı olduğu gibi büyük bir fikir adamı aynı zamanda. Dönemi ve bugünü daha iyi anlamak isteyenlere kesinlikle tavsiyemdir.
Türk İnkılabına Bakışlar
Türk İnkılabına BakışlarPeyami Safa · İnkılap Kitabevi · 1958423 okunma
93 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 12 hours
Zweig'a Mektuplar -3
Satrancı okurken aklımdan geçiriyordum "Oturt birini karşına, oynayın, elbet adamın ilgisini çeker, böylelikle başlar münasebetiniz..." ben daha ilerisini kurgulayamadan onun da benim gibi düşünüp yazdığını okudum. Aynısı bu biyografinde de oldu. Tam, ya bu Montaigne hata yapıyor bence derken, sen de bunları dizmeye başladın. Alman olduğundan mı, insan olduğundan mı ne (tabi ki insan olduğundan), tanışma imkanım olsa, iyi anlaşırdım herhalde seninle, belki de sadece okur psikolojisini öyle iyi biliyorsun ki, nerede hangi beklentiye gireceğimizin farkındasın... Montaigne'yi anlatmaya lüzum görmüyorum, onu en iyi şekilde anlatmışsın zaten. Ben latince deyişleri severek kullanırım, birkaç da fransızca bilirim, zannetme ki bu dillerden herhangi birine hakimim, ama teşekkürler çünki bunlara bir yenisini daha kattın: "Que sais je?"
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Montaigne
MontaigneStefan Zweig · Zeplin Kitap · 20191,352 okunma
50 syf.
10/10 puan verdi
Zweig'a Mektuplar -2
Tarihe baktığımızda genelde savaşların iki tarafı olur ve bunlardan en az biri kesinlikle savaşı isteyen taraftır. Birinci Dünya savaşı buna karşın öyle insanlık dışıdır ki, tüm taraflar savaşı istemektedirler. Kazananlar da kaybedenler de. Böyle bir savaşın parçası olmak kimse istemez tabi ki de. Buna rağmen insan, insan demeyelim de erkek, garip bir canlıdır. Bazı buhranları vardır. Ferdinand'ınki gibi. Ancak böyle zamanlarda kadın erkeğin kulağını çekmeli icabında bir iki sert tokat indirmelidir ki erkek kendine gelsin. Paula'nın yaptığı gibi. Bunun üzerine aklı başına gelen erkek insan olduğunu gösterir, gelmiyorsa sadece erkektir. Pek acınası doğrusu. Ferdinand'ın aklı son anda başına geliyor. Ne iyi ki Paula gibi bir hanımı var.
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Mecburiyet
MecburiyetStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202162.2k okunma
Reklam
83 syf.
·
Not rated
·
Liked
Zweig'a Mektuplar -1
Yahu Zweig sen de, "bir insanın bir başka insanla insanca konuşması, benim için artık düşünülebilir bir olasılık olmaktan neredeyse çıkmıştı." dedirtebilmek için karaketerini ille de Gestapo zulmüne uğratman, onu monarşist yapman, evet tarih biliyorsun, hatta tecrübe ediyorsun, bunu fark ettik, monarşist/muhafazakar-nasyonalist çatışmalardan bahsetmen... bunlara o kadar da gerek yoktu. "Bundan yıllar sonra, yirmibirinci yüzyılın insanlarının yaşadığı zamanda (bu yüzyılın insanları var, zamana özgü değil, yirmide, on dokuzda da vardır bunlardan, sadece bu günlerde fazlacalar)..."diye başlamış olsan tüm malzemen çıkmış olurdu. Bunun adı yazdığın dönem bilim kurgu, günümüzde ise mükemmel bir öngörü olurdu. Görüşmek üzere!
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020238.1k okunma
245 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 24 days
Bir Anlam Ararsanız Eğer Olup Biten Her Şeyi Kaçırırsınız
Tartovsky'i yalnızca bir yönetmen olarak görmek imkansız. O aynı zamanda büyük bir fikir adamı. Maneviyat hakkındaki düşüncelerinde kendimi buldum diyebilirim. Onu anlamak günümüz insanı için çok zor olsa gerek. Çünkü onun ilgi alanı gerçekten çok başka. Kendi içinde bir yolculuğa çıkmış ve bu sonu belli olmayan yolda, maddi dünyayı da kendisine en faydalı olacak şekilde kullanabilmiş. Bir anlam ararsanız eğer olup biten her şeyi kaçırırsınız sözüyle aslında insanları görmeye davet ediyor. Onun filmlerinde insanlar suya, ateşe, toprağa, rüzgara, yağmura sürekli bir anlam katmaya çalışıyor. Oysa bu çok yersiz bir çaba. İçinde bulunduğumuz doğaya o kadar yabancılaşmışız ki, onlar için biçtiğimiz en büyük değer bir metafor olmaları veya olabilmeleri. Oysa ki onlar gerçekliğin ta kendisi ve hiçbir şeyi temsil etmek zorunda değiller kendilerinden başka. Olanı olduğu gibi kabul ediyor Tartovsky ve en büyük inancı da doğal olana, yapaylığa tahammülü yok. Daha önce hiçbir filmini izlememiştim ancak ilk fırsatta bunu yapacağım. Size tavsiyem filmleri röportajlara parelal olacak şekilde izleyin.
Şiirsel Sinema
Şiirsel SinemaAndrey Tarkovski · Agora Kitaplığı · 2009207 okunma
143 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 12 hours
İş İşten Geçer Mi?
Jean Paul Sartre filozof olarak sevdiğim bir yazardır. Bu senaryovari romanında da felsefesine ilişkin bölümler kendini belli ediyor. Bu romanında bize kaderin değiştirilmezliğinden bahsediyor... ya da değiştirilebilirliğinden mi demeli? Pierre ve Eve birbirini diriyken bulamamış iki insan. Bir kural gereği tekrardan dirilebiliyorlar. Bunun karşılığında tabi bir şey yapmaları gerekiyor... Tabi ne kadar başarılı oluyorlar, bunu Eve'den duymak mümkün "Meğerse iş işten geçmiş, insan bitmiş bir oyunu tekrarlayamıyor." Kitap da adını bu cümleden alıyor. Burada Eve'e katılmıyorum. Kaldı ki hiç değişmeyen bir şey yok demek de doğru değil, onu dikkatli okuyanlar fark edecektir. Suçladıkları, sözüm ona, değiştirilemez kader, hayat, yazın nasıl tanımlamak isterseniz suçlu değil. Eğer hayata evcilleştirilmesi gerekilen vahşi bir hayvan gibi yaklaşırsanız, size nasıl da bir kediye benzediğini gösterir. Ne Pierre ne de Eve geri dönüşlerinde geçmişlerinin yükünden kurtulamıyor. Bu yük onları hayatın soyut kurallarına karşı koymaya itiyor ve ancak debelenebiliyorlar. Tam da hayatın onları işlediği sırada hem de, evet işlemek, doğru sözcük, nakış işlemekteki işlemek fiilinden bahsediyorum. Pierre ve Eve'i bir araya gelmekten alıkoyan da bu anlamsız debelenme oluyor. Oysa iş işten geçmemişti, her şey çok farklı olabilirdi, yoksa küçük Marie şimdi ne haldeydi?.. Kahramanlarımız için iş işten geçti tabii, zaten asıl diriler düşünmeli; iş işten geçti mi?
Jean-Paul Sartre
Jean-Paul Sartre
İş İşten Geçti
İş İşten Geçti
Not: Camus'a dikkat edin okurken!
İş İşten Geçti
İş İşten GeçtiJean-Paul Sartre · Varlık Yayınları · 2010761 okunma
247 syf.
·
Not rated
·
Liked
Ana'nın size anlatacakları var!
Ah Pelake Ana ah! Böyle ahlarla başladı Pelake Ana'nın hikayesi ve böyle de bitecekti. Hikayesi diyorum çünkü onun bize anlatacak bir hikayesi var! Pelake Ana, Çarlık Rusyası'nda bir fabrikanın yakınlarındaki yerleşim yerinde yaşayan avaraj bir kadın. Avarajdan kastım, hayattan pek de bir beklentisi olmayan ve sarhoş kocasının dayaklarıa
Ana
AnaMaksim Gorki · Sonsuz Yayınevi · 201328.7k okunma