Bernardine Evaristo “Girl, Woman, Other” adlı romanı ile 2019 yılında Margaret Atwood ile birlikte Booker Ödülü’nü kazandı/paylaştı ve bu ödül Evaristo’yu Booker’ı kazanan ilk Siyahi kadın yaptı. Bu girişten sonra gelelim yazarın diğer kitabına: Beyaz Köle.
2008 yılında yayımlanan ve iki yüz seksen sayfadan oluşan “Beyaz Köle (Blonde Roots)”
Hintli-İngiliz yazar Salman Rushdie, büyülü gerçekçilik ile kaleme aldığı beş yüz kırk yedi sayfalık romanında, anlatıcı ve ana karakter Moor (Moraes) Zagoiby’nin ağzından bir ailenin soy ağacını tüm çıplaklığı ile okurun önüne seriyor.
Hikâye, köklü bir ailenin gözden düşüp itibarını yitirmiş melez çocuğu Moor’un anneannesinin ailesinin hayatını anlatması ile başlar. Bu hikâye 1900’lerden 1995 yılına kadar uzanır. Bu süreçte okuyucu, aile üyelerinin bireysel ilişkilerine ve birbirleriyle olan etkileşimlerine tanık olmanın yanı sıra Hint toplumunun ve kültürünün arka planını da keşfeder.
Salman Rushdie’nin büyülü gerçekçilikle şekillenen karakterlerden biri olan Moor Zagoiby, herkesten farklıdır. Bir eli doğuştan yumru şeklinde olan Moor, çok çabuk büyüyen ve olduğu yaşa göre daha yaşlı görünen biridir. Örneğin Moor’un otuz beş yaşına geldiğinde yetmiş göstermesi gibi.
Kitabı okurken, baharatların (örneğin köri, karabiber, acı biber vb.) kokusunun etrafınızı sardığını hissedersiniz, bu da Rushdie’nin betimlemelerinin ne kadar etkileyici olduğunu göstermektedir.
Kitabın sayfası Moor’un yaşı gibiydi :) Yani kitap beş yüz kırk yedi sayfa ama etkisi ve hissi sanki bin sayfa okumuşum gibi.
Olabildiğince basit bir şekilde yorumlamaya çalıştım ama göründüğünden daha katmanlı,derinlikli ve zengin bir eser. Sonuç olarak 1995 yılında yayımlanan bu kitap ile bir kez daha (Floransa Büyücüsü kitabını okumuştum yıllar önce) Rushdie’nin aklına, kurmacısına saygı duydum. Onun edebi yeteneği ve düşünsel derinliği, edebiyatın gerçek gücünü bir kez daha hatırlattı bana.
“Köklerinden olmuş, bu sürüklenen insanlar kendi seçimleriyle insan robota dönüşmüşlerdi. İnsan hayatını taklit edebiliyorlardı, ama artık yaşamıyorlardı.”
2021 Booker Ödülü adayı “Sonbaharın Sonu (A Town Called Solace)” kitabı Kanadalı yazar Mary Lawson tarafından 2021 yılında kaleme alınmış.
İki yüz altmış beş sayfalık bu kitapta okur, üç karakter üzerinden olayları görüyor: Clara, Liam ve Elizabeth.
Yedi yaşındaki Clara’nın ablası Rose, annesiyle tartıştıktan sonra evden ayrılır ve ardından aile kayıp ilanı verir. Bu süreçte okuyucu Clara’nın ablası, ailesi, komşusu Elizabet ve sonradan kasabaya gelen Liam ile olan ilişkisine tanıklık eder.
Elizabeth hayatının son günlerini hastanede geçiren ve çocuğu olmadığı için yıllar önce komşusunun oğlu Liam’ı kendi oğlu gibi benimsemiş biri. Arada sırada mektuplaşan Liam ve Elizabeth neredeyse otuz senedir görüşmez ve Elizabeth, Liam’a yazdığı bir mektup ile evi ona bıraktığını haber verir. Mutsuz giden sekiz yıllık evliliğini sonlandıran Liam ise gelen mektup ile Elizabeth’in evine kısa süreliğine taşınmaya karar verir ve olaylar başlar.
Clara’nın ablasının dönmesi umuduyla yaptığı şeyler çok etkiledi beni. Ne gibi mi? Ablasının eve geri dönmesi umuduyla pencerenin önünde beklemesi, dişlerini belli sıraya göre fırçalaması gibi.
Mary Lawson, her detayı özenle işleyerek okuyucuya derin ve gerçekçi bir deneyim sunmuş diyebilirim. Yazarın Clara'nın, Liam'ın ve Elizabeth'in duygularını da ustalıkla aktarması, okuma deneyimini zenginleştirdi benim için.
Abla-kardeş, çocuk-anne/baba ilişkisine dair okuma yapmak isterseniz kesinlikle tavsiye ederim.
Meg Mason’ın “Keder ve Mutluluk (Sorrow and Bliss)” kitabı Women’s Prize for Fiction ödülüne aday gösterilmiş ve dahası 2022 yılında The British Book Awards ödülünü de almış. Peki birçok ödül alan ve ödüle aday gösterilen bu kitap ne anlatmakta?
Yazar, üç yüz on sekiz sayfa boyunca Martha’nın yaşamını çocukluktan yetişkinliğe kadar onun ağzından
“İlk romanlar her zaman otobiyografiktir ve kendini tamamlama ihtiyacıyla yazılır. İşe yarar bir şeyler yazabilmek için kişinin kuşkusuz tüm hayal kırıklıklarının ve karşılanmamış arzularının tüm gücüyle ortaya çıkması gerekir.”