Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dr.Ebubekir Yıldırım

Biz gerçekten iman ettik mi ?
Zira eğer selef-i sâlihin bizi görseydi, muhakkak: "Şu kişiler he- sab gününe îmân etmemişlerdir!" diyeceklerdi. Binaenaleyh bizim amellerimiz cennet ve cehenneme îmân eden bir kimsenin amelleri değildir. Zira birşeyden korkan bir kimse ondan kaçar. Bir şeyi ümid eden bir kimse onu arar. Halbuki biz bildik ki, ateşten kaçmak, şübhelileri ve haramı terketmek, ancak günahlardan sakınmakla olur. Buna rağmen biz bu hususlara daldıkça dalmış bulunuyoruz.
Reklam
şeytan halka baş olmayı sevdirdikçe, ilim in- kıráza uğramaz. Şeytan ise, kıyamete kadar yaptığından gev- şemez. Belki ahirette nasibi olmayan bir çok kavimler ilmi neşretmek için seferber olacaktır. Nitekim Allah'ın Resûlü (s.a v.) buyurmuştur: "Muhakkak ki, Cenâb-ı Hak, şu (İslâm) dinini nasibi ol- mayan kavimlerle takviye edecektir."" "Muhakkak ki, Cenâb-ı Hak, şu dini elbette facir kişi ile takviye edecektir."8
şeytan onu aldatarak der ki: Senin öfkelenmen, kişinin hakkı red ve inkâr etmesin- den dolayıdır!..

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Azâlar, günahlardan temizlenmeyince, kalbin tamir ve temizlenmesiyle meşgul olmak mümkün de- ğildir.
Kur'an'ı, korku, ümid, şükür, muhabbet, şevk ve diğer hålleri gerektiren ruh vardır. Kur'an'ı her kul okumalı, hakkında düşünmeye muhtaç olduğu bir ayeti yüz defa olsa bile, tekrar tekrar okumalıdır.
Reklam
Hâl-i hâzırda nice kâfir vardır ki, kü fürden çıkmak suretiyle Allaha yaklaşmış olduğu hâlde ölür Nice müslüman vardır ki, su'-i hâtimeden dolayı, ölüm anında hāli bozulduğundan, şaki olarak ölür!" Binaenaleyh kişi, kib rin helâk edici olduğunu ve kibrin temelinin ahmaklık oldu- ğunu bildiğinde de, onu izâle etmenin ilacı hakkında düşü necektir. Mütevazi kimselerin fiillerini yapmak suretiyle Nefsinde yemeğe karşı şehvet ve oburluk bulunca dü şünecek:
kişi nefsinde kibirlenmeyi hissettiğinde, nefsi için, nefiste bulunan ahmaklığı kabullenerek nefse di- yecektir ki: "Neden sen kendi nefsini daha büyük görürsün? Hål- buki büyük odur ki,. Allah katında büyüktür.
Nitekim nefsinde amelini beğenmeyi gör- düğünde düşünür ve der: "Benim âmelim ancak bedenim, âzam, kuvvet ve ira- demle meydana gelmiştir. Halbuki bütün bunlar benden ol- madıkları gibi elimde de değildirler. Ancak Allah'ın yaratışı ve bana olan faziletidir. Allah'tır beni ve uzvumu yaratan... Kuvvetimi, irademi halkeden... Allah'tır kudretiyle uzvumu harekete geçiren... Kudret ve iradem de böyledir. O hâlde, ben, nasıl amelime veya nefsime güvenir, beğenirim? Hål- buki nefsimi nefsimle pâyidâr edemem."
Kulağa gelince
Böylece kulak hakkında da diyecektir: "Ben Allah'ın aş- kıyla yanıp tutuşan bir kimsenin kelâmını, hikmet veya ilmi dinlemeye kadirim. Okumayı veya zikri dinlemeye gücüm yetmiyor. O hâlde, neden kulağımı muattal bırakıyorum? Halbuki Allah kulağı bana bir nimet olarak vermiştir. Ona şükredeyim diye, bir emanet olarak teslim etmiştir. O hålde, kulağı, zâyi etmek ve muattal bırakmak suretiyle Allah'ın kulaktaki nimetini neden inkâra kalkışıyorum?"
Reklam
Karnı hakkında düşünecektir. Acaba karnı hakkında Allaha yemek, içmekle mi veya helâlinden fazla yemekle mi isyan eder? Zira helâlinden fazla yemek de, Allah katında mekruh ve Allah'ın düşmanı olan şeytanın elinde silah bu- lunan şehveti takviye edicidir.
. Fakat özel meyvesi ilimdir. Başkası değil.. Evet! İlim kalbde hâsıl olunca, kalbin durumu değişir. Kalbin durumu değişince âzaların amelleri de denir. Binâenaleyh amel, håle tåbidir. Hål de ilme, ilim de düşünceye tâbidir. Öyleyse dü- şünce, hem başlangıç, hem de bütün hayırların anahtarıdır.
Daha bâki olan, seçilmeye daha evlâdır. Ahiret ise dün- yadan daha bakidir
tefekkür
İnsanların çoğuna gelince: Onlar ilimlerdeki artıştan, an- cak sermayelerinin olmayışından dolayı mahrum oldular. Bu sermaye de ilimleri semere vermesine vesile olan mari- fetlerdir. Tıpkı ticaret eşyası olmayan bir kimse gibi... Böyle bir kimse kår etmeye muktedir değildir. Bazan ticaret eşya- sını elde eder. Fakat ticaret sanatını güzelce bilmediğinden hiçbir kâr etmez. İşte aynen böylece bazan kişinin berabe- rinde ilimlerin sermayesi olan marifetler vardır. Fakat on- ları güzelce; kullanmayı, telif etmeyi, netice vermeye götü- rücü tertibi yerli yerinde yapmayı bilmiyor.
tefekkür
Faziletler dörttür: Onların birisi hikmettir. Hikmetin direği düşüncedir. İkincisi iffettir. İffetin direği şehvettir. Üçüncüsü kuvvet tir. Kuvvetin direği öfkededir. Dördüncüsü adâlettir. Adale tin direği nefis kuvvetlerinin normal oluşundadır!
1.441 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.