Hayatımda mutlu günlerim olmuştu elbette, ama mesele sadece mutluluk değildi. Önemli olan yaşadığını, hayatın bir anlamı, bir değeri olduğunu hissetmekti.Elinde çiçekler tutan beyaz gelinlik giymiş bir kızın mutluluğu değildi bu. Daha derin bir varoluş sorunuydu. Dünyaya gelmiş olmamın bir anlamı var mı, bu yaşlı gezegen ya da üstünde yaşayan insanlara küçücük bir katkım oluyor mu gibi tuhaf soruların cevabıydı.
Bütünün unsurlarına geri dönüşü. Kendini yeni baştan yoklayışı. Filozofun dediği gibi ölürken yeni doğmuş gibi ölebilmek, bu dünyaya gelişiminizin sebebi. Toprağa dönüşümüz, böylesine bir yenilenme için.
İnsan ruhu, hakikat olmaksızın, yaşayamaz, hakikatten uzak kalamaz. Bir bakıma bunalım, ruhun hakikatten uzak kalışı, daha doğrusu uzak kaldığının bilincine varışından doğar.
... Geçen gün şu pencereden aşağıya bakıyordum. Yüzlerce insan ortalıkta koşturup duruyor. Elli yıl sonra bu insanların çoğu yaşamıyor olacak. Yüz yıl sonra hiçbiri kalmayacak dedim içimden....