Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Orkun Okur

Kader planının bir parçası olarak
Fakir fukaranın hamiliğine soyunmuş olan Sayın Başbakanımızın onları gelmekte olan bir depremde kendi kaderlerine terk etmeyeceği muhakkaktır.
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
İstanbul Depremi
İstanbul'u İstanbul yapan, İstanbul'u dünya kültür kenti yapan tarihi eserlerin büyük bir kısmı ağır hasar görecektir. Daha kısa bir zaman önce Sayın Başbakanımız R. Tayip Erdoğan bir camimizin kayıyor olması nedeniyle "Tarihi eserlere sahip çıkın, onları yitirmek ülkenin tapusunu yitirmek gibidir" benzeri bir şeyler söylüyordu. Bu sözleri televizyondan duyunca ister istemez acı bir tebessüm ettim. Beklenen Marmara depremiyle değil tek bir cami, bütün tarihi eserler tehdit altındaydı ve Sayın Başbakanımız elbette ki bunu biliyordu, ama ciddi bir önlem de alınmıyordu. Bu ne yaman bir çelişkidir, anlayabilene aşk olsun.
Sayfa 109Kitabı okudu
Evet maalesef bundan sonra da böyle gitti
Diyelim ki 1939 Erzincan depreminden sonra bizi yönetenler uyansaydı, bilimin sesine kulak verip tüm deprem bölgeleri için özel bir plan hazırlasalardı ve buralardaki yapılaşmanın bu plan dahilinde olmasını ta-vizsiz olarak sağlasalardı o günden bugüne 60 binden fazla insanımız daha ölür müydü? Hayır, bizim yöneticilerimiz her nedense bunu yapmıyorlar, ama deprem olduktan sonra ortaya çıkıp "Merak etmeyin, hükümetimiz sizi aç susuz bırakmayacaktır, en kısa zamanda sizlere başınızı sokacak evler yapacaktır" demeyi marifet sayıyorlar. Bu bugüne kadar böyle geldi, korkarım bundan sonra da böyle gidecektir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Belki uykum gelir diye Celâl'in (Şengör) bir makalesini aldım ve okumaya başladım. "Uyumak istediğim zaman senin makalelerini okuyorum Celâl" dediğimde bana çok kızıp, "Bak terbiyesize" diyordu. Daha yeni dalmıştım ki ani bir gürültü ve sarsıntıyla uyandım.
Unutmayın ki, kentlerin surları köy evlerinin yıkıntılarıyla yapılır. Başkentte yükselen her sarayı gördükçe, bütün bir ülkenin yıkıntıya çevrildiğini görüyormuşum gibi gelir bana.
Reklam
Fırıncı grev yapar ve kazanırsa, ayakkabıcı için ekmek pahalanır. O zaman da fırıncı, çizmesini pençeletmek için daha fazla para ödemek zorunda kalır. Bu sistem içinde her şey kapitalizme hizmet eder.
Sayfa 154Kitabı okudu
Son kırk yılda çalıştığım Yeni Gineliler kendi yamyamlık pratiklerini bana ayrıntılarıyla anlatırken, bizim doğal sebeplerden ölen akrabalarımızı yiyerek onları onurlandırmaksızın gömme geleneklerimizi aşağılıyorlardı.
Taşralı insanların çoğu, evden uzakta uyuma konusunda kökü derinde bir isteksizlik duyardı ve sanki biraz da, geçici bir süreliğine bile olsa, yabancılar arasında kalmayı hırsızlar arasına düşmek olarak görüyorlardı. Hayatları boyunca böyle yaşamışlardı; babaları, dedeleri böyle yaşamıştı; atların veya kendi bacaklarının onları aynı gün götürüp geri getirebildiği mesafeden bir santim öteye çıkmazlardı.
Evinizden, adeta seker gibi, içiniz ferah çıkıp da Paris'te iki saat dolaştıktan sonra, sebepsiz bir hüzün, ne olduğu bilinmeyen bir sıkıntıyla keyfiniz kaçmış, bitkin bir halde eve döndüğünüz hiç olmamış mıdır? Kendi kendinize: "Neyim var?.." dersiniz. Fakat istediğiniz kadar kafa yorun bir şey bulamazsınız. Bütün ziyaretleriniz iyi geçmiştir, kaldırım kurudur, güneş sıcaktır; fakat yine içinizde, yüreğiniz yanmış gibi, acı veren bir sıkıntı duyarsınız.
Sayfa 169Kitabı okudu
Bu bitkinlik havasında, teslim olmuş şehirlerin üstüne kasvetle çöken bu ölüm havasında, artık sancaklar dalgalanamaz, gururu olan hiçbir şey yaşayamazdı...
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
"Bir insan bir hayvana pekâlâ sorabilir: 'Neden ne kadar mutlu olduğundan bahsetmiyorsun da, sadece öylece durup bana bakıyorsun?' Hayvan şöyle cevap vermek isteyebilir, "Çünkü ne söyleyecektiysem hep unutuyorum' ama sonra bu yanıtı da unutur ve suskun kalır."
Sayfa 141Kitabı okudu
"Komşular diyorlar ki: 'Çevremizde açık tarım arazileri ya da orman görmek istiyoruz. Komşular o arsayı açık arazi olarak korumak istiyorlarsa onu kendileri almaları gerekir. Alabilirlerdi de ama yapmadılar. Sahip olmadıkları halde kontrol etmek istiyorlar."
İnsanlar efendi olmanın, tutsak olmak kadar kötü ve utanç verici olduğunu anlayana kadar hayat kötülükler ve acılar içinde sürüp gidecek...
Demir parmaklıklar arasından, Gökten yıldızlar zindana bakarlar. Ah! Rusya'da yıldızlar bile Parmaklıklar arasından bakar."
Ölen yerliler ise denize atılıyorlardı. Bir Ispanyol, aralarında 60 ya da 70 millik bir mesafe olan Hispaniola'dan Lucayos Adası'na pusulasız ve haritasız gemileriyle giderken yollarını, o rotayı daha önce izlemiş gemilerden denize atılan sayısız yerlinin dalgaların üzerinde dolaşan cesetlerini izleyerek bulabildiklerini anlattı.
Sayfa 105Kitabı okudu
Yerliler, Hristiyanlardan kendi dillerinde şeytan demek olan "Yares" diye bahsetmektedirler.