Bir kadın bir adamı yağmur mevsiminde bırakmış,binlerce çocuk gözyaşını emerek büyüyormuş, kırlangıçlar büyük kentleri terk etmiş , kime düşlerine sahip çıkamıyormuş, sevgi parayla yaşanan bir lüks olmuş, bir halkın onuru için binlerce genç ölüm orucuna yatmış, balkonlarda çiçekler giderek azalıyormuş,yaşlılar parklardan bir bir çekiliyormuş, çocukların soluğu anne teni kokmuyormuş, herkes penceresine ikinci bir perde çekiyormuş, ekmeklerden sonra şarkılar da bozulmuş,para sesini yükselttikçe susan insan artıyormuş, aşkın hiçbir gizi kalmamış...
Yankısız kala kala hayatın dışına düşmüş bir sevgi, zehri kana karışmış bir umut ve yanıla yanıla tükenmiş bir güvenin açtığı boşluk üzerine kurduğu dünyanın katılığı ile mağrurdu.
Bir seçimle dışarda bıraktığımız binlerce olasılığın, hiçbir zaman bilemeyeceğimiz gerçekliğinin, yaptığımız seçimden daha iyi olacağı düşüncesiyle kıvranmak...
Herkesin, başkasına biçim vermek, kendilerine uymayan yanlarını düzeltmek ve ortalamanın kalıplarına oturtmak için yedeğinde taşıdığı, ahlaksızlığın ahlakı olarak nitelenebilecek, ikiyüzlülükten ve ihanetten bir kalıbı vardı.