Hayat canlılara öncelik tanırdı. Ölenlerin görüntüleri,sesleri, kokuları, izleri ağır ağır silinir giderdi. Acı ama galiba başka yolu da yoktu. İnsan pek de vefalı bir varlık değildi.
Notalar beşi geçmez, ama beş notanın birleşimleri hiç duyulmadık melodiler yaratır. Renkler beşi geçmez, ama beş rengin birleşimleri hiç görülmedik renkler yaratır. Tatlar beşi geçmez, ama beş tadın birleşimleri tadılmadık tatlar yaratır.
“Karşısındakini ve kendini bilen hiçbir savaşta tehlikeye düşmez; karşısındakini bilmeyen, sadece kendini bilen bir kazanır, bir kaybeder; karşısındakini de kendini de bilmeyen her savaşta mutlaka tehlikeye düşer.”
Hiç, bildikleri hiçtir, bilmek istedikleri hiç,
Bak da gör şu cahilleri, kurulmuşlar tepesine dünyanın,
Onlardan değilsen şayet kâfir derler adama
Boşver onları Hayyam, sen bak kendi yoluna,
Var mı dünyada günah işlemeyen,söyle;
Yaşanır mı hiç günah işlemeden,söyle;
Bana kötülük deyip kötülük edeceksen,
Yüca tanrı, ne farkın kalır benden,söyle .
Hüzün ve sevinç, insanların içinde yan yana, nerdeyse birbirinden ayrılmayacak gibidir; fark edilmesi zor, akıl almaz bir hızla birbirlerinin yerini alırlar.
Kızlara sempatik, sevimli ve sahte olmalarını öğretiyoruz ama oğlan çocuklarına öğretmiyoruz bunları. Tehlikeli bir şey bu. Kızlar taciz edildiklerinde sessiz kalıyor çünkü sevilmek istiyorlar. Pek çok kız onlara zarar veren insanlara iyi davranmakla vakit kaybediyor. Pek çok kız onları inciten kişilerin “duygularını” düşünerek hareket ediyor. Sevilmeye odaklanmanın feci sonuçları bunlar.