Sürdürdüğü yaşamın tüm koşulları ve tüm içgüdüleri , zihnindekilerin tamamını özgür bırakmak için gerekli olan ruh haline karşı düşmanca bir tutum içindeydi ….
Bir de kullanılmadığı takdirde ölüm anlamına gelebilecek yazı yazma yeteneğimin yitirilmesi ve onunla birlikte benliğimin ve ruhumun da yok olması düşüncesi vardı ki , o düşünce zihnimin içinde , baharda açan tomurcukları kemiren ve ağaçların içini oyan bir illet haline dönüşmüştü.
Günümüz kadını,bulanık bir etkinlikler yumağına dönüşmüş durumda. Herkes için her şey olmaya koşullandırılmışlar. Eski bilgeliğin modası, uzun süre önce geçmiştir.
Ancak,atalarımızdan kalan güzel kurumları yaşatıp geliştirmekte hiç de hevesli davranmadığımız halde,birisi ortaya çıkıp daha akıllıca,bilgece şeyler söylediğinde hemen eskiye sarılıveriz.
Nedir bu insan denilen şey? Bir aradayken nadiren huzur bulabilen bir vahşi yılanlar yumağı; böyle olduğu için her biri kendi başına yola koyulup dünyada ganimet arar.
“Yaşını almış bir adamın yirmi yaşındaki çocuk kederlerini,sevinçlerini yaşaması ne demektir,diye düşünüyorum:Belki de bir çeşit hazları,kederleri,çocuklukları uzatma temayülü.”
Her şey ölümden daha korkunçtur.
Bazı gece uyuyamazsın,içinden uykuyu alıp götüren büyük bir derdin vardır.Yarın karşılaşacağını ve önünde ezileceğini bildiğin birçok müşkülat yakıcı bir güneşin ışığı gibi gözlerine vurur,seni uyutmaz.Sen yorgun,bitkin, bir dakika kendini unutabilmek için çareler ararsın.Kalbinin etrafında gürültü yaparak sana uykuyu haram eden bu düşünceleri bir an olsun kafandan çıkarmaya karar verir, yüze kadar sayar yahut gözlerini sabit bir noktaya dikerek hiçbir şey düşünmezsin...