"Madem cismen fâniyim, bu fânilerden bana ne hayır gelebilir? Madem ben âcizim, bu âcizlerden ne bekleyebilirim? Benim derdime çare bulacak bir Bâki-i Sermedî, bir Kadîr-i Ezelî lâzım."
Lemalar - 239
İnsanlara hem çok az hem de eşitsiz dağıtılmış akıl. Keşke herkes aynı şekilde akıllı olsaydı. Ama öyle değil işte. Kimi anlar, kimi anlamaz, kimi anlamak bile istemez.
Amma gelecek günler ise madem daha gelmemişler; içlerinde çekeceği hastalık veya musibeti şimdiden düşünüp sabırsızlık göstermek, şekva etmek, ahmaklıktır. "Yarın, öbür gün aç olacağım, susuz olacağım" diye bugün mütemadiyen su içmek, ekmek yemek, ne kadar ahmakcasına bir divaneliktir. Öyle de: Gelecek günlerdeki, şimdi adem olan musibet ve hastalıkları düşünüp, şimdiden onlardan müteellim olmak, sabırsızlık göstermek, hiçbir mecburiyet olmadan kendi kendine zulmetmek öyle bir belâhettir ki, hakkında şefkat ve merhamet liyakatını selbediyor.
Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve rûhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyubdan daha ziyâde yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünki; işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şübhe, kalb ve rûhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdîd ediyordu... Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdîd ediyor.
Neredesin Leyla?
Hangi gözde? hangi özlü sözde?
Birer çınar dalıyız aynı közde
Neredesin Leyla?
Hangi defterlerde?
Üzerlerine kahve dökülmüş nice kitaplarda?
Çık artık şu kitaplardan
Dünyadaki hiçbir yetkinin değiştiremeyeceği mutsuzluğunun kaynağının dağılmış kalbin ve karışmış zihnin olduğunun farkında değilsin.
Herhangi bir kitaptaki 117. Sayfa