Bir karmaşam vardı. Kocaman bir inancım ve mücadelem vardı. Dalgalı ve derin bir denizim vardı. Gözümü hiç kırpmamalarım, yalpalamadan koşmalarım, çığ düşse dönmemelerim vardı. Hem zemherim hem yazım vardı. Anlatacaklarım ve duyacağıma inandıklarım vardı. Her şeye rağmenim vardı. Mağlup olmaktan korkmamalarım vardı. Doğal ya da değil bir afetim vardı. Varacağımı umuşum, yolum vardı. Israrım vardı, arsız kapıya dayanışlarım vardı. Sendelesem de asla düşmeyeceğimi bilişim vardı. Yer küreden daha büyük bir boşluğu tek lokmada yutmadan önce, ben vardım.
"Geleceği bilme konusunda en çok başvurduğu yol, bir kitabın rastgele bir sayfasını açtıktan sonra gözüne ilk ilişen cümleyi okuyup bundan bir anlam çıkarmaktı."
“Dünyada yaşam var, evet. Peki bunun kıymetini biliyor muyuz? Elbette hayır. Zaten kıymet bilmemek insana özgü bir tavır. Kaygı, kıskançlık, pişmanlık, özlem, öfke, umut, korku, şefkat, şehvet, kin, hatta yalnızlık. Hepsi bu dünyanın birer katmanı. Ne arıyorsan hepsi dünyada ve her şey bir denge içinde. Fazlasını, hep daha fazlasını isteyen açgözlü insanlar yüzünden tadını çıkaramıyoruz bu dengenin. Zaten açgözlülük de sadece insana özgü bir tavır.”