Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yasir İncedursun

Meşru sevdalardan neden gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara? Bir bakış bazen anlatmaya yeterken her şeyi neden kalbimizi dolduran duygular hep içimizde yük olarak kalıyor? İnsanın basit istekleri ve sevme sevilme kutsallığı içinde iken neden her şeyi sıkılı bir yumruğun içine gömüp gitmek zorunda kalıyoruz? sebepsiz!! düşüncelerimizde olanlar hülyalarımızı süsleyenler neden pratik hayatta bir karşılığı olmayan acı cam kırıkları yürüyüşüne dönüyor.
Reklam
İnsanın her şeyi sıkılı bir yumruğun içine gömüp gitmesi de varmış diyor kalinka.Kibar davrandıklarımı aslında sevmediğim o gün anladım başladı her şey..
İnsan evleneceği kişiye kriter koyabilir.bazı noktalarda istediği şeyleri haykırabilir. Böyle olmalı, böyle düşünmeli gibisinden, ama insan aşık olacağı kişiyi seçemez, kendi kriterlerine sığdıramaz aşkı, kutsallığı burdan gelir.İnsan olmadık kişilere, karakterlere tutulur. Makul bir tarafı yoktur. Yaşanılacaktır yanılası, yanıltıcıdır. Bu yüzden insan aşık olacağı kişileri seçemezken evleneceği kişiyi pek tabiki seçebilir...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kusura bakmayın ama yalvaramam ilerlemeyene Kusura bakmayın ama gereksiz övemem Kusura bakmayın ama istekleriniz karşılanmayınca kötü diye nitelendirdiklerinize kötü diyemem Kusura bakmayın ama ben herkes tarafından sevilemem Kusura bakmayın ama kusur diye baktığınız şeyler kusur değildir nezdimce Kusura bakmayın ama şikayetlerinizi dinleme merci değilim sürekli Kusura bakmayın ama doğru yaşam kişiye göre şekillenendir Kusura bakmayın ama günah defterimi sizin elinizden alıp her gün kulanamam.
Modernligin sakinleri olarak biz Bilmediğimiz arkadaşlıklar derinlemesine incelenmemiş fikirler hissedilen ama doyasıya yaşanmamış duygular mantık ve kalp ve tarafından deneyimlememis aşklar ile malul durumdayız
Reklam
Taşradan Aşağı
Kaldırım kenarlarına yazılan yazılarda tutuklanma ile dava bilinci arasındaki gençliğim Belki de geçip giden gençliğimiz ile öğle vakti kapitalizmin çöken anonsunu beraber dinleyeceğiz Sıratı müstakim mektebinde dilimde senin için kalmış bir dua İstikbale doğru akan nehirde canhıraş bir serinlik aramalıyız Nedir bu heyula çırpınışlarımız Yürürken çarptığımız görünmez duvarlar beynimizdedir Yüksek kürsülerden adına seslenen coşkulu konuşmalar Nutuk heyecanı mi bilinmez Democritosun adını yakıştırmazlar yanına Taşradan gelen köylülügümü senden sakladigim delikanlıyım Neden yakıştıramazlar gerçeği bize? Belki Bir zaman sonra bende papyon takacağım Uzun yıllar giyilmiş ve cekistirilmis bir kazağın dirseklerinde saklı geleceğimiz Solgun hadikalarda ararsak buluruz bizi Azalırsa sevgi.. Sürecek Yağan karın ufalanmasi gibi..
Kaçmaya Kadir
Konuştukça üzerime yağan şiirler artık şemsiyemi deliyor. Mihrapta öne geçirdiklerimizin arkasında görüyoruz halimizi Bir hakikat ile yüzleşmek için kaçındığımız ne varsa Gölgesi ile beraber karanlık hepsi bizden daha fazla büyüdü. Metropol kartlarda ekstreler hep full Kostugumuz her ortam bizden bir parçayı patolojiye gönderiyor. Avunduklarimın zehri kalıyor avuçlarımda Bin hareketi engellemek için bir düşünce üşüyor Ve soğutuyor yüreğimizde ne varsa Yarına dair.. O mahcubiyeti hep mıhladılar ya göğsümüze Kalmadi şimdi hiçbir diyar saklanacak bir gönül Kaçmak için vakit dar yüzleşmek için yavaş Nereye ulaşacaksak bunca doldurmadan sonra Çıldırmak için artık vakit var.
Geçmiş
Geçmişte kaldı fark edilmemenin hazin acısı Geçmişte kaldı anlamsızlığın derin buhranı Çıkılan yolların amaçsızlığı hep geçmişte kaldı Hoyratça geçen zamanlarda özel bir gün aramak Göz altlarında sakladığımiz hüzün Geçmişte kaldı kendini bilmeyenler de aradığımız kendilik Sözde yaşadığımız özden uzaklaştığımız zamanlar hep geçmişte kaldı Çocuklukta aradığımız masumiyet şiirlerde hüzünle büyüttüğümüz acılar Elimize alıp bir şeyleri unutmak istedikçe koybolmak istediğimiz romanlar Bir şarkının nakaratında aradıklarımız hep geçmişte kaldı
Dünyanın en uzun gecesi 21 Aralık değil Beni terk ettiğin gecedir. Küçük iskender
Kaçtıklarım
Kendimizi geride bırakarak kaçarken Aslında kactiklarimizı yanımızda olanlara kendimizden miras bıraktık. Bir doğruya tutunup yaşarken Aslında yalanların üstüne doğruları inşa ederek yaşayabildiğimiz kadarız. Bu nedendir diye sorgularken anlamayız. Aslında bu böyledir diye kabul ettiğimizde başlar asıl sınavımız
Reklam
yüzleşmek
Kendimizi en çok bulduğumuz ve ait olduğumuz yerlerde tanırız.kendimizi bulduğumuz yerlere kişilere uğramak aslında kişinin kendisi ile olan savaşının bir parçası. Çünkü öyle mekanlarda kilicimiz yerde benliğimiz ortada olur bu da gördüğümüz biz ile yüzleşmeyi beraberinde getirir. bazen üzülür bazen olanı kabullenemeyebiliriz ama şöyle bir gerçek vardır ki yüzleşmeyen yüzsüzleşir.
Karşımızdaki insanda bize karşı korku yerine utanma duygusu oluşturduğumuz vakit bir bağ kurarız. Çünkü korku anı bastırır. Bir özneye gereksinim duyar ilkeldir. Ama utanma duygusu benliğe doğru yayılır karşıda özne olmaksızın vicdana hitap eder.
Başka Birileri.
Bu dünyadaki en bedbaht insan başka bir insandan bir şey öğrenebileceğine dair umudunu ümidini kaybetmiş kişidir.Bu kişi kendi zihin hapishanesine o kadar hapsolmuştur ki, her gün orda yaşar ve çıldırır.Bu denli insanlara en büyük ceza, onlarla konuşmamak değildir. Zaten kendi kendilerine verdikleri önemli bir ceza vardır; Dışarıya karşı ördükleri duvarlarının ötesinde olup biteni görememek.
Tecrübe
Tecrübe dediğimiz şey en nihayetinde insanın içindeki doğru bildiği şeylerin parçalanmasıyla meydana gelir.
Sıkıntılar görmediğin zaman sıkıntı değildir.
193 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.