Geleceğin bilinmezliğinden korkup sırf geçmiş daha bilindik ve tanıdık diye geçmişe geri dönmeye çalışmak zihnimizin bize oynadığı en büyük oyun bence...
Her birimiz bir başkasının hayal kırıklığıyız galiba çünkü insan durmadan olmayacak kişiler üstüne hayal kuran bir varlık onun için kalkıpta ben kimsenin hayal kırıklığı değilim deme şansımız yok gibi...
Hayat denilen bu yolculukta bir sürü insan durağımız oluyor kimisi önünden geçtiğimiz duraklar kimisi kısacık durduğumuz duraklar kimisi bir daha uğramayacağımız duraklar oluyor kimisi ise çok istememize rağmen bir daha uğrayamadığımız duraklar oluyor garip...
Sevgisizlikle büyüyen birinin içine sevgi tohumu ekmeye kalkıştığınızda o tohum açmıyormuş açsa bile dışa doğru değil içe doğru açıyormuş ve buda kendisini sevmeye ve sizden adım adım uzaklaşmaya yarıyormuş...
Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.
Hişt hişt!
Hişt hişt!
Hişt hişt!
Çağımızın en büyük sorunlarından birisi bence ne istediğini bilmemek çünkü çevremizde o kadar çok yüksek ses var ki kendi içimize dönüp ne istediğimizi soramıyoruz bile kendimize bu yüzden mutsuzluğu sürekli kılıyoruz ne istediğini bilmeden mutlu olamaz ki insan ...
Bence bazı insanlar iyi şeyler hakkettiğine inanmıyor bu yüzden sürekli kötü seçimler yapıyorlar iyi şeyler hakkettiğini düşünmeyen bir insanı iyi şeyler hakkettiğine inandırmak kadar zor bişey yokmuş onu anladım...