A. Feride Yavuz

A. Feride Yavuz
@FerideYavuz
Vasiyetlerden, mezarlardan iğrenirim; Ummam tek gözyaşı bile bu dünyadan ben, Kargaları canlıyken çağırmak isterim, Kanlı lokmalar almaya iğrenç bedenimden.
17 Eylül
60 okur puanı
Kasım 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Sabitlenmiş gönderi
Kederlerim bir ortaçağ şatosu, kartal yuvası gibi, zirveleri bulutların içinde kalmış sarp dağların arasında. Oradan aşağıya gerçekliğin içine uçup avımı yakalıyorum; fakat aşağıda kalmıyorum, avımı eve getiriyorum, bu av, bir resim; ve onu şatomun duvarlarındaki goblenlere işliyorum. Ve sonra bir ölü gibi yaşıyorum. Yaşanılmış olanların topyekûn içine dalıyorum, unutuluşun başlangıcından hatıraların sonsuzluğuna dek. Orada ihtiyar, kır saçlı bir adam gibi, düşünceler içinde oturuyorum ve resimleri anlatıyorum alçak sesle, neredeyse fısıldar gibi, ve yanı başımda küçücük bir çocuk, oturmuş beni dinliyor, daha ben anlatmadan hatırlasa bile her şeyi.
Reklam
Belki bir sağanak boşanır apansız yüzyıllık bir yağmur başlar ve sinsi bir hastalığa dönmeden alışkanlıklar yok olup gider her şey,
ve her yıl biraz daha harabeye dönen o eski konaklar gibidir anılar gül bahçeleri, sessiz koru ve orman yabanıl otlar içinde kaybolur gider

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dinsizdi, özgür sayılırdı belki ama bağlanması özgürlüğe de Hiçbir yerde yeterinden çok kalmadı beklemedi anılar sarnıcının dolmasını şikâyetsiz yaşadı yaşadığı her günü yoktu yüreğinde pişmanlıkların izi
ve başarısız eylemler çağında o kaçabilir mi binlerce kez ölmekten
Reklam
pervasız severdi sevince dövüşmek ancak ona yakışırdı ona yakışırdı aşklar ve yolculuklar yoktu bağlandığı herhangi bir şey bulutlar gibi çekilip giderdi seslerin arasından
Soluk soluğa yaşadığı kentleri, aşkları bağlanacak kadar kalmadı hiçbirinde
ölümdür biraz hep aynı yatakta aynı kadınla sevişerek sabaha varmak
Ne zaman yollara düşse biterdi acılar gül yüzlü sular fışkırırdı toprağın karnından kavaklarsa oynak bir çingene kızı her kıpırdanışında açılıverir uzun ince bacakları
Apansız başlardı yolculuklar hangi saatinde olursa olsun günün ve hep nasılsa yok olup giderdi hüzün kent görünmez olunca arkada
Reklam
İstese de kalamazdı vakti gelince geyik sesleri yankılanınca yamaçlarda yürek burkulması ve hüzün ve keder aralıksız doldururdu günlerin bohçasını
Üşüten bir acıydı belki her ayrılık her yolculuk yangınların başladığı yereydi ama vakti olmadı hesabını tutmaya aşkların, ayrılıkların ve anıların
Soluk Soluğa
Hangi sokaktaydı ilk sevgili ve hâlâ sürüp gider mi ilk öpüşmenin esrikliği
Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı ama atıldı yine de yeni serüvenlere Vakti olmadı acıların hesabını tutmaya durup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı Yangınlarla geçti ömrü ve hep yalnızdı -ki onlar daima birer yalnızdırlar
Acılar yaşanıyordu yurdumda peşpeşe yakılıyordu kentler Bense hep oralardaydım daha yangın başlamadan önce
Acının tutanakçısıydım anlatıp durdum aşkları ayrılıkları ve o destan yalnızlığını ömrümüzün
286 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.