karşılık yasasının temeli rahatsızlıktır. bizi harekete geçirip ikna eden kendimiziz, kendimiz rahatsız hissediyoruz ve kendimizi kurtarmak için hareket ediyoruz.
güç özlemi saplantısı taşıyan bir insan huzurdan, hazlardan, kadınlardan, arkadaşlardan, yaşamı genellikle hoş ve arzu edilir kılan herşeyden yoksun yaşayabilir ama güce sahip olmalıdır.
Pasiflik sadece uyuşukluktur, ölümdür, çaresizliktir. Beklenen bir şey yoktur, umut edilen bir şey yoktur, hiçbir şey olmayacaktır. O uyuşukluğun içine düşmektir, o bir tür kayıtsızlığa düşmektir. Ve kayıtsızlık ve uyuşukluk zehirdir.
''seven kişi alçakgönüllüdür. Seven kişi, sözün gelişi narsizminin bir bölümünü kaybetmiştir ve bunu ancak sevildiği takdirde yeniden kazanabilir.''
yani güzel kızlar ilgi gören insanlar, yakışıklı erkekler kendini sever. size karşı düşüncesi de ben kendimi seviyorum sen de beni seviyorsun o zaman hadi ikimiz kendimi sevelim şeklindedir.
narsizmi mi besle derler.
yetiştiştirilmemizdeki eksikleri odaklanırız. çocukluğumuzda bizi güçsüz bırakmış üzücü olaylar üzerine düşünürüz. başımıza gelmiş olan talihsiz olaylar nedeniyle anne babamızı suçlarız
örneğin eğer dedeniz içki içme, kumar ve çapkınlık alışkanlıkları sebebiyle aileden rededilmişse bu veya daha çok davranışın sonraki nesillerden biri tarafından yenilenmesi mümkündür böylelikle aile acıları sonraki nesilere aktarılır.
acı çok büyük olduğunda, insanlar ondan kaçmaya çabalar. ancak duygularımızı engellediğimiz zaman, bilmeden bizi doğal olarak serbest bırakmaya götürebilecek olan gerekli iyleşme sürecine engel oluruz.
Yüz çevirdiğiniz, nefret ettiğiniz, beğenmediğiniz, hor hakir
gördüğünüz varlık, neticede Allâh’ın vechine dayanan bir varlık
olduğu için bu davranışınız Allâh’a uzanır gider.