Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tuğba

otuz yaşında cesur bir şekilde ölebilen (kendi hayatından vazgeçme zorunluluğuyla cesurca yüzleşebilmesini sağlayan bir özgürlük ve farklılaşma seviyesine ulaşabilmiş) kimse, seksen yaşına gelip de ölüm döşeğinde hâla gerçeklerden korunmak için yalvaran kimseden daha olgundur.
Reklam
Daha derine inildiğindeyse her birey kendi farkındalığına ulaşmalıdır ve bunu ancak yaşadığı çağı aşan bir düzeye eriştiğinde gerçekleştirebilir.
Belirli bir formüle bağlı kalındığında başarı ve mükâfata ulaşılabileceği varsayıldığında bile -ki her koşulda bu tamamen belirsizdir- kişi elde ettiği başarıyı görebilecek kadar uzun yaşamayabilir; o halde neden kendi içsel bütünlüğüne göre yazarak anın tadını çıkarmasın?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
ne de olsa insanın temel sorunlarının kökleri çocukluklarında gizli değil midir?
Zira gerçeği aramak daima nefret edilecek bir şeyle karşılaşmayı göze almak demektir. Kişinin benliğiyle ilişkisi ve sarsılmaz değerlerine olan güveni," inançlarıyla birlikte o ana dek doğru kabul ettigi gündelik değerlerin yerlebir edilme riskini göze alabilmesine izin vermelidir.
Reklam
Sevgiyi almak ve satmak için kullanırız. Bu durumun örneklerinden biri de çoğu ebeveynin onlara baktıkları için çocuklarının kendilerini sevmesini beklemeleridir. Elbette ki ebeveynler ısrarcı davrandığında çocuklar yalancıktan da olsa bazı sevgi eylemlerini yapmayı öğrenirler; fakat bir şeyin karşılığı olarak talep edilen sevginin aslında sevgi olmadığı er ya da geç anlaşılır. Bu tür bir sevgi "sağlam bir temele oturmamıştır" ve çocukların erken yetişkinlik döneminde çatırdayarak yerlebir olur.
Lewis Mumford şöyle der: "Tıpkı barış için olduğu gibi, sevgi çığırtkanlığı yapanlar genelde sevgiyi en az gösterenlerdir. Bütünlüğe ulaşmanın başlıca sorunu, hatta kurtuluşun anahtarı kendimizi sevmeye ve sevilmeye açabilmektir."
Ve sevmeyi öğrenirken, ona asıl öğretilen Sevmeyi bilmediğidir.
Kendini beğenmişlik ve narsisizmi övülmek ve beğenilmek için duyulan kompulsif ihtiyaç olarak tanımlıyoruz: insanlar bu yüzden cesaretlerinden vazgeçiyorlar. Kendini beğenmiş ve narsist insanın dışardan bakıldığımda kendini aşırı derecede koruması ve herhangi bir risk almayıp bir korkak gibi davranmasının nedeni kendine fazla değer vermesidir. Aslında durum tam tersidir. Ihtiyaç duyduğu övgü ve yüceltilmeye erişebilmek için bir meta olarak kendini korumak zorundadır, çünkü anne yahut babasının övgüleri olmadığında kendini değersiz hisseder. Cesaret kişinin haysiyetiyle özgüveninden kaynaklanır ve kendini küçük gören kimseler cesur değildir. Başkalarının sürekli olarak "çok iyi biri" ya da "çok zeki ve çok güzel" demesine ihtiyaç duyanlar kendilerini sevdikleri için değil, güzel yüz ya da zeki beyin ya da kibar davranışlar ebeveyn onayını almaları sağladığı için böyle davranırlar. Bu da kişide kendi benliğine karşı bir küçümseme duygusu uyandırır: halkın gözünde yüceltilen çoğu yetenekli insan terapinin güvenli ortamında kendilerini üçkağıtçı gibi hissettiklerini itiraf eder.
Hayatları boyunca ebeveynlerinin gözündeki -içlerinde taşıyıp devam ettirdikleri- rollerini üstlenmiş olan insanlar bırakın uğruna mücadele etmeyi, neye inandıkları yahut kendi görüşleri ne olduğunu dahi bilmezler. Kendi içlerinde bir dayanağı olmadığından, gösterdikleri cesaret bir boşluktan ibarettir.
Reklam
"Yaşam yürekten kaynaklanır." Hayata dair etik konuları "öldürmeyeceksin" emrinin çok ötesine geçerek daha ziyade başka insanlara karşı içsel tavırlar (öfke, kin, istismarcı "şehvet" "sövgüler", "kıskançlıklar" vs.) olduğunu savunur. "Yüreği temiz olanlar" ifadesiyle kastedilen, dışarıya dönük eylemleri içsel güdüleriyle uyum içinde olan İnsanın bütünlüğüdür.
Kuşların zarif uçuşlarından, bir çocuğun hareketlerindeki zarafetten, cömert bir kimsenin zarifliğinden bahsedilebilir. Zarafet "bahsedilen" bir şey, ortaya çıkan yeni bir uyum halidir ve her zaman insanın "kalbini hayranlıkla doldurur."
"Küçük çocuklar gibi olmazsanız Göklerin Krallığı’na asla giremezsiniz."
... kendi benliğine söz geçiremeyen Beceriksizlerin kibirli zihinleri, Eğilimlidir başkalarının iradesini etkileme hevesine kapılmaya
Goethe
Ne istediğini bilmek basite olgunlaşan insanın kendi değerlerini seçebilme becerisinin temeldeki karşılığıdır.
6,8bin öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.