Uzun süre kafes içinde yaşamını sürdürmüş, minik bir kuş... Kanatları işlevini yitirmiş.
Ve... kafesin kapısı açılıveriyor.
Kuş ürkek, kuş şaşkın.... Değil uçmak, titreyen ayaklarıyla yürüyemiyor bile.
Ama özgürlük, onun kanında var.
Çarçabuk yeniyor ürkekliğini. Özlediği sonsuzluğa kanat çırpmaya başlıyor.
Ne olmuştu peki? Neden duygular böylesine hızla değişmişti? Neden kulenin tepesinde kuzu gibi olan bu iki adam, iki yüz ayak aşağıda kaplana dönüşmüştü?
Bir ağaç dikiyor ve bin yıl sonra neler olacağını görüyor şimdiden, insanlığın mutluluğunu görür gibi oluyor. Böyle insanlar azdır, onları sevmek gerek...