Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Halime yalçın

Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında. Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar ben yaşarken koptu tufan ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat her şeyi gördüm içim rahat gök yarıldı, çamura can verildi linç edilmem için artık bütün deliller elde kazandım nefretini fahişelerin lanet ediyor bana bakireler de. Sözlerim var köprüleri
Reklam
Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum. Ama yapamıyorum bunu. Boğuluyorum. Varoluş her tarafımdan, gözlerimden, burnumdan, ağzımdan içeri dalıyor. Ve birden, perde yırtılıyor, anladım artık, gördüm.
Sayfa 181Kitabı okudu
Bütün hayatım arkamda kaldı. Onu tepeden tırnağa görüyorum. Onunla ilgili pek az şey var söylenecek, kaybedilmiş bir partidir hayatım. Hepsi bu.
Sayfa 231Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
En soldaki son rafın son kitabını bitirdikten sonra " Peki şimdi? " diyeceği gün yaklaşıyor.
Anılarımı yormak istemem. Ama bu çabam boşa gidiyor, birçoğunun donup kalmış olduğunu görüyorum.
Reklam
Rica ediyoruz, yalvarıyoruz hepinize, lütfen. Evinize gider gitmez atın televizyonunuzu pencereden, Televizyonun boşalan yerine, Hemen koyuverin bir kütüphane. Sonra dolsun o güzelim kitaplar raflara, Girmesin bir daha o kötü görüntü odalara.
“Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları tek bir insanın kanını akıtmaya değmez.”
"Bekleyin!" demişti. "Burada bekleyin onlar size gelecek." "Kimler?" diye sormuştu Filipinli. "Hayatının anlamını bulmuş olanlar. Hayatlarını adayacakları şeyi bulmuş olanlar gelecek. Siz de kalplerini söküp, yerine, o şeyleri koyacaksınız. Sonra da kalpleri fırlatıp atacaksınız!" "Ama..." demişti Kızılderili. "Kalpleri olmadan nasıl hayatta kalırlar?" "Göreceksiniz!" demişti bina da. "Peki ya kimse gelmezse?" diye sormuştu Filipinli. "Kim kalbinden vazgeçecek kadar kendini bir şeye adayabilir ki?" "Onu da göreceksiniz !" demişti bina. "Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar?" diye söze girmişti Kızılderili. "Onlar ne olacak?" "Onlar da, göğüslerinde bir et parçasıyla canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da yaşamak demeye devam edecekler!"
Reklam
Herkesin öyle bir hikâyesi yok muydu? Başlayıp da bitiremediği. Çünkü kimsenin dinlemediği... İçine atmak, diye bir şey varken, anlatmaya ne gerek vardı?
"Ve herkes görünene aldanmaya hazırdı. Çünkü görünene aldanmak, hayatı dayanılır kılmanın ilk şartıydı."
Çünkü Oğuz Atay'ı da okudum. Seni de tanıdım... Diyebilirsin ki bir insanı fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim... Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az dediğin küçük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece 2 harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri Başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi. Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorumi demek, seni kendimden çok biliyorum demektir. Bilmesem de öğrenmek için her şeyi yaparım demektir. Belki de az her şey demektir. Ve Belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir.
“Sana rastlayıncaya kadar deli gömleğimin üzerine hep en iyi marka kazaklar, ceketler giydim.”
244 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.