Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hilalin Gölgesindeki Adam

“Uykunun dört aşaması vardır. Birinci aşama, uyanıklık ile uyku arasında bir geçiş aşaması olan hafif uykudur. İkinci aşama, birinciden biraz daha derindir ve göz hareketinin yavaşlayarak durması, ana beden ısısının düşmesi ile tanımlanır. Üçüncü aşamada, yavaş dalga uykusu(delta uykusu) başlar. Dördüncü aşama, REM uykusudur ve hızlı göz hareketiyle ayrıştırılabilir. Uykuya daldıktan bir buçuk saat kadar sonra başlayan REM uykusu süresince nefes alış verişimiz daha yüzeysel ve daha hızlıdır.”
Uyku Devrimi
Uyku Devrimi
Arianna Huffington
Arianna Huffington
Reklam
Victor Hugo
Victor Hugo, Notre Dame’ın Kamburu kitabını yazacağı zaman erteleme hastalığına tutulmuştu. Bu durumu fark eden ve sıkılan yayımcısı yazara 6 aydan kısa bir süre verir. En büyük sorunu dışarı çıkmak olan Hugo ilginç bir yönteme başvurur. Bütün kıyafetlerini toplar ve yardımcısından onları bir sandığa kilitlemesini ister. Geniş bir şaldan başka kıyafeti kalmayan yazar, uyguladığı bu yöntem sayesinde dışarı çıkamaz ve çılgınları gibi yazar. Böylece kitabı planlanan teslimat tarihinden 2 hafta önce bitirir.
YAZAR HAYATI
DAVID EAGLEMAN 25 Nisan 1971 yılında Amerika’da dünyaya gelmiştir. Yazar, Nöröbilimci, Akademisyen ve Bilim iletişimcisidir. New York Times’ın en çok satan yazarlarından biridir. Nörobilimci olan Eagleman hukuk sistemini modern sinirbilimle uyumlu hale getirmeyi amaçlayan ve kar gütmeyen bir kurum olan Bilim ve Hukuk Merkezinin başkanlığını

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Nietzsche'nin Hayatı
FRİEDRİCH WİLHELM NİETZSCHE’NİN HAYATI Filozof, filolog, şair ve bestecidir. Din, ahlak, modern kültür, felsefe ve bilim üzerine metafor, ironi ve aforizma dolu bir üslupla eleştirel yazılar yazmıştır. Eserlerinin konularını genellikle tanrının ölümü, üst insan ve öz benlik oluşturur. “Ebedi dönüş”, “Amor fati”, “Güç istenci”, “Üst-insan”
Oğuz Atay
Bugün O’nun ölüm yıldönümü, iç dünyamın kapılarını açan kalemin sahibinin aramızdan ayrılışın üzerinden tam 43 yıl geçti. Turgut ile sürükledi bizi peşinden, hepimizin aslında birer Tutunamayan olduğunu gösterdi. Turgut ile sürüklerken Selim’i, bir nevi bizi sorgulattı bize. Başkaldırdık onunla birlikte; hayatın bütün düzensizliklerine, insanlığın gidişatına. Olric ile tanıştırdı bizleri, iç dünyamızın en derin noktalarına daldı. Hikmet ile yeniden sorgulattı bize yaşamı, o hesaplaşırken geçmişiyle bizi de silkeledi ve savaş açtık geçmişe. Tehlikeli Oyunlar oynamak istiyorum dedi ve oynadı. İnsanlığın ölümünü anlattı bizlere. Öyle eserler bıraktı ki bizlere anlamak her babayiğidin harcı değil. Yaptığı ironilerle, kendine has mizah anlayışıyla okurken tebessüm ettirip sonrasında bir sızı bıraktı yüreğimize. Onun eserlerini okurken defalarca daldık sonsuzluklara, derin düşünceler içinde boğulduk. Yüzümüzü güldürürken yüreğimizi kanattı… Verdiği mesajlar, yaptığı ironilerle kalemini dile getiren ve ölümsüzlüğü bulan Oğuz Atay’ın fani ölümünün 43. yılındayız. Eserleriyle ölümsüzlüğü buldu ve hiç unutulmayacak...
Reklam
Hayat şundan ibaret bundan ibaret diyeceğimiz birtakım duygular ve istekler ile doludur. Kimine göre aşktan ibaret hayat kimine göre meşkten. Hakikatte hayat neydi? Yaşamak neydi? Var olduğumuz değerler neydi? Yada biz hangi değerleri kılıflara geçirdik. Kimi zaman aşkın esiri olduk, baş tacı ettik aşk efendiyi. Kimi zamansa aşkı esir etme cehaletine giriştik. Bizler her zerremizle hizmete muhtaç olduğumuz aşka efendilik davasına düştük. Sadece gülmekte, mutlulukta gizlenir sandık. Aşk ana malzemesi hüzün ve acı olan pek zahmetli bir yemeğe benzer, biz malzemesiz yemek hayal ettik. Bir kitapta okumuştum, aşk büyükbabamın; anneannemin yaşlılığından ötürü oje süremediği parmaklarına oje sürmesidir diyordu küçük çocuk. Aşka anlam yüklemekte üstümüze yok. Peki, kaçımız şu güzellikte ve saflıkta bir mana yükledik aşka.
Benim kitap sevgim
Kitaplara aşık olan değil kitapların aşık olduğu adam olmak istiyorum. Düşmesinler elimden, ben kaçtıkça o kelimelerin ardındaki gizli endamları ile çıksınlar karşıma. Ben bırakmak istedikçe onları, en güzel cümlelerle çeksinler beni kendilerine. Gerçek hayatın sahte dünyası yerine kitaplardaki alemin içinde gezintilere çıkarsınlar beni. Hiç düşmesinler elimden ve dilimden, gönlüm onlar ile payidar olsun istiyorum. Fani ömrümü ebedi kılacak en güzel kitaplar çıksın karşıma ve yolum kesişmesin onların güzelliğine zarar verecek olan kitaplarla. Kitaplara aşık olmak kolay asıl mesele onların aşık olduğu adam olmakta saklı. Lakin temkinli olmak lazım kıskanç olur en güzel kitaplar, kılıç olur biçerler güzel görünmeye çalışan kötü ruhlu emsallerini.
Bazen merak ediyorum yaşadığımız hayat mı daha gerçek okuduğumuz hayatlar mı? Gerçek hangisi kararını veremiyorum, lakin emin olduğum birşey var ki beni mutlu eden sayfaların arasında bulduklarım.
Turgut Uyar'ın hayatı
Aşk ve sancılı ayrılık şiirlerinin ölümsüz şairi, hüznü yaşayıp şiirleriyle bizede yaşatan şair Turgut UYAR. Tam adı Ahmet Turgut Uyar'dır. 4 Ağustos 1927'de Ankara'da doğmuştur. Çocukluğu, işi dolayısıyla kendisinden uzakta olan babasına duyduğu özlem ile müziğe ilgi gösteren bir evde geçmiştir. 1947'de Askeri Memurlar okulunda okuyup, erken
Aşkın tarifi
📜✒️📜 Aşk yada sevmek; her birimizin farklı bir şekle büründürdüğü, adına kitaplar yazılan, sözler söylenen şu meşhur duygu. Peki neydi bu meşhur aşkın tarifi? Tamam var böyle birşey kimimiz en güzelini buldu, kimimiz arayıp durdu, kimimiz umudu yitirdi. Peki nedir bu aşk? Neden bu kadar bağımlısı var? Neden hepimiz muhtacız aşka? Dünyada her canda beden bulan bu duyguya bendenizin yaptığı tariflerden biri şudur : Aşk nefes almak gibidir. Hep muhtacız onun varlığına, aşk düşmanı olduğunu sanan ruhlar bile aşksız değildirler. Dünya üzerinde bir ruh, bir beden yoktur ki aşk barındırmasın içinde. Dedim ya nefes almak gibi işte... Nefesini en fazla ne kadar tutar insan 3 dakika, 5 dakika, Rekoru kıran 22 dakika. Eninde sonunda muhtacız o nefesi almaya. Yeniden yeniden içimize çekmeye. Her nefes alışta huzur bulmaya. Nefesinizi tuttuktan sonra hızlıca nefes almaya başlarsınız. Aşık olmadan hemen öncesini ve aşık olduğunuz anı düşünün aynen böyle değil mi? Kalp atışları bedenimizi titretmez mi? Her an her saniye heyecan içinde yanında olmanın hayali ile tutuşmaz mıyız? Nüksetmiş bir mutlulukla dolmazmıyız hızlı bir nefes gibi. Sonra ritim bulur sevmeler yer yer durağan olur yer yer zirveyi bulur. Bu da aşkın sabrını ölçer. Güzel olan herşey sabır ile sınanır. Sefasıyla meftun olan cefasında da sabretti mi aşka işte o zaman aşk manasını kazanır. Adına bunca söz söylenen aşka bizimde tarifimiz bu oluversin bakalım. 🙋🏻‍♂️ 📜✒️📜
Reklam
Her Aşık Bir Şirket Yöneticisidir...
İlişkiyi yönetmek şirket yönetmek gibidir, yeri geldiğinde ince hesaplar yapmak gerekir ve bu hesaplarınla ya geçici başarılar elde eder yeri geldiğinde batarsın yada kalıcı başarılar elde eder başarılı bir şirketin sahibi olursun. Şimdi söyleyin yarenler böyle değil midir aşk. Yeri gelir zorluklar çekeriz yeri gelir kavgalar yaşarız yeri gelir en dibe düşeriz ilişkide çaresiz kalırız ama hep unuttuğumuz birşey var yazının başında da dediğim gibi şirket yönetir gibi mücadele etmek sabretmek gerekir ilişkide. Yeter ki yar diye yoldaş edindiğiniz kişi doğru insan olsun yoksa bir şirketin iflasa gittiği gibi siz de bir ömür hezeyan içinde kalırsınız. Dostlarım aşkı anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır unutmayınız sizden istirhamım budur. Biz kelimelere aşka hizmet edecek şekilde yol veririz o yol da yürüyecek olan sizlersiniz. Yürüdüğümüz yol aşk yoluysa yolun sonu bellidir; samanlıkta dahi yaşasanız yanınızda ki tek biriyle yarinizle yareninizle sırma köşkler içinde hissettiğiniz mutlu ve huzurlu bir yuva. Lakin şunu unutmayınız aşk yolunda yürürken doğru olun, sadık olun aksi olursa yolun sonu hüsran olur.
Hani Sormuştun Ya Beni Nasıl Seviyorsun Diye
Sabahın erken saatlerinde yüzüme vuran güneşin ışıkları gibi yüzün, bakmaya kıyamadığım. Uçurumun kenarındaki papatya misali ellerin, dokunmaya cesaret edemediğim. Bir rüya kadar güzel varlığın, hiç uyanmak istemediğim. ------------------------------------------------------------ Ama ben yine de her sabah uyanmak istiyorum, yüzüne baktıkça aydınlanmak istiyorum. O uçuruma çıkmak istiyorum, her an düşmekten korkmadan. Eğer bir rüyaysa varlığın uyanmak istemiyorum ama eğer gerçeksen hiç uyumak istemiyorum. İşte Ben Seni Böyle Seviyorum…
Ölünmeyecekmiş Gibi Yaşamayın
Yaşamalıyız ama öyle hiç ölünmeyecekmiş gibi değil. Her an ölünecekmiş gibi sevdiklerimize sevenlerimize gereken değeri vermek gerek, onları kırmamak incitmemek gerek. Yüreklerine mutluluğu serpiştirmek gerek elini hiç korkak alıştırmadan. Mutluluk öyle küçük küçük serpiştirilecek bir şey değil dostlarım. Bir insanın hele birde sevdiğiniz bir insanın yüzünde oluşturduğunuz bir tebessüm sizi sonu gelmeyen mutluluklara sürükler. Bu mutluluktur sizi ayakta tutan, mal mülk para değil. Daha neyi bekliyorsunuz hayattayken yüzünü güldüremediklerinizin mezarında ağlamayı mı. Yada kalbini kırık gönlünü buruk bıraktıklarınızın arkasından çaresiz pişmanlıklar yaşamayı mı. Benim gibi bazı şeyleri kaybettikten sonra pişmanlığın bir anlamı olmadığını tecrübe ile öğrenmeyin dostlarım. Ne demiş derviş Yunus Bir kez gönül yıktın ise Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil Geç olmadan Ölümü hatırlayın ve biraz sonra ölecekmiş gibi yapın yapacaklarınızı, sevdiklerinizden bir güzel sözü bir sarılmayı eksik etmeyin.
Yazmak...
Bir Polisin Kaleminden İlk Satırlar... Nereden nasıl başlayacağımı bilmeden durmak duraksamak nasıl olur düşünmeden gittiği yere kadar yazmak şu an tek yapmak istediğim şey bu sadece, belki sonu gelir, belki de sonsuzluğa erer satırlarım. Niye mi yazıyorum başka çarem kalmadı çünkü, uzun zamandır çekildim harabeme ya bu harabe ile birlikte yok olup gidecektim çürüyecekti ruhum ya da harabeyi onarmaya bir yerden başlayacaktım. Günler oldu belki de aylar zaman nasıl geçti bilmiyorum şu son bir ayda bambaşka bir adam oldum kendimi savurdum durdum evin bir odasından bir odasına. İnsanlara karşı güldüm kendime ağladım, pes ettim, yıldım, vurdumduymaz çekilmez bir adam oldum. Yusuf Atılgan’ ın Aylak Adamı gibi aylak bir adam oldum. Eskiden yazardım hem de çok yazardım o zamanlar bir amacım vardı, yazdıklarım ona hitaben yazılırdı. Ama o yoktu artık o olmayınca yazmak için bir nedenim kalmamıştı. Ta ki bugüne kadar çünkü yazmayınca ben olmaktan çıktığımı bambaşka bir insan olabileceğimi gördüm. Ben değişmek istemiyorum diğer insanlar gibi olmak istemiyorum. Hep inandığım birtakım gerçekler oldu, peşinden gittiğim doğrular ama artık öyle çekilmez bir adam olmaya başlamıştım ki ben bile kendimi çekemez oldum. Bu işe bir dur demeli yazmalıyım yazdıkça kendime gelmeliyim. Bunlar ilk satırlarım olsun bir polisin kaleminden dökülen ilk satırlar bakalım hayat bana yazmak için ne kadar fırsat tanıyacak ya da ben hayatı daha ne kadar yazmaya değer bulacağım…