Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ne bileyim ben

Bilge birinin dediği gibi " hayat çok kısa ve öğrenecek de çok şey var. "
Reklam
Meryem ilk beyiti okudu. " Eğer olsaydı bir kuş misali kanatlarım..." Adı kısa bir süre bekledi ardından kızlara teker teker söz vermeye başladı. Züleyha, " Hep güneşe uçardım." Sara, "Ve sabah çiçeğinin peşinden koşardım." Ayşe, " Uzatırdım elimi gariplere." Sit, " Mırıldanırdım onlara her türden ezgilerle." Cada, " Ve adardım kendimi doğruluğu beklemeye." Bu anda Adi hoş bir ifadeyle Halime'ye başıyla devam etmesini işaret etti. Halime de kızarıp bozararak ilk denemesini yaptı. " Böylece seninle be uçarak..." ( Biraz gülmeden sonra orası biraz boş olduğu için yazmayacam hoşuma giden kısma geçiyorum.:)) Sonra, boğazını temizledi ve biraz düşünüp aklına geleni söyledi. " Böylece seninle ben uçarak cennete yükseliriz."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Rabbin, meleklere: Ben yeryüzünde kendi ha lifemi/naibimi/ görevlendireceğim demişti. Melekler, Biz seni methederek, tesbih ve takdis edip dururken, bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak kimseyi mi yaratacaksın? demişlerdi. Allah da. Sizin bilemediklerinizi kuşkusuz Ben bilirim demişti. Allah, Adem'e bütün her şeyin adını öğretmişti. Sonra onları meleklere gösterip: Eğer gerçekten doğru iseniz bunların bana adlarını söyleyiniz demişti. Melekler cevap vermişlerdi: «Bütün övgüler Senin içindir, bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur, ancak Sen hem layıkıyla Bilen, hem Hakim'sin. Allah, Ey Adem, meleklere, onları adlarıyla söyle deyip de, o da adlarıyla onlar hakkında bilgi verince, Allah : << Ben size, göklerde ve yeryüzünde görünmeyeni şüphesiz Ben bilirim, demedim mi ? >> demişti >> ( 2/ 30-33 )
İnsan ilk gayreti göstermezse, bünyesinde yatan zenginlikleri işlemezse, ilerlemekte olan hayata içten gelen bir hamleyle katılmak arzusunu duymazsa, ruhu sertleşir, taş gibi olur ve kendisi de ölü bir cisim haline gelir. Ancak insanın hayatı ve ruhunun gelişmesi, karşılaştığı gerçeklerle bir bağlantı kurmasına bağlıdır. Bu bağlantı da bilim yoluyla kurulur. Akıl, duygu ile seziyi inceden inceye işler ve bu suretle bilim doğar
Reklam
İnsan, bir şeye yaramayan, başıboş gibi bırakılacak mı sanıyor? O sadece bir nutfe (sperma) değil miydi? Sonra bir kan pıhtısı oldu. Derken -Allah onu- yarattı, düzenledi. Ondan erkek dişi iki tür çıkardı. Allah'ın ölüleri diriltmeye mi gücü yetmez?» (75/36-40).
De ki: yeryüzünde gezip dolaşarak görünüz ki Allah, yaratılışa nasıl başlamış? Bundan sonra başka bir doğuşu daha sağlayacaktır. (29/20). Gerçekten, evrenin bu esrarlı dönüşü ve onu döndüren güç, zamanın bu sessiz akışı, insanlara gece ve gündüz şeklinde tecelli eder.
Allah her şeye gücü yetendir Elhamdülillah.
Ayrıca, evren daha da büyüyebilecek şekilde yaratılmıştır: -O/Allah/yaratılışı dilediği kadar arttırır. Kuşkusuz, Allah herşeye kadirdir. (35/1).
Muhakkak göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün gelip gitmesinde uzayıp kısalmasında temiz, kamil akıl sahipleri için elbette ibret verici deliller vardır. Bunlar, Allah'ı ayakta dururken otururken, yan yatarken daima hatırlarlar, ve göklerin ve yeryüzünün yaratıldığını hep düşünürler: Ey Rabbımız, bunları boşuna yaratmadın!.. (3/190-191).
Reklam
Kur'an'ı Kerim'den alınıp kitapta yeri verilmiştir. :)
<< Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri eğlence olsun diye boşu boşuna yaratmadık. Onları ciddi bir sebep olmadan yaratmadık. Fakat onların çoğu bunları bilmezler. >> ( 44/38-39 )
Bu defa ölüm ufak bir şaşkınlık ile soruyor yaşama; "Acaba sen de ölecek misin?" Yaşam düşünmeden cevap veriyor; "İnsanlar nefes almadıkları müddetçe, Yaşam var olmadığı sürece, ben de zaten ölüyüm. Ya sen ölüm, sen de ölü müsün?" Ölüm, ufak bir tebessüm ile: "Ben hiç yaşamadım ki hep ölüydüm. Kimi zaman beynim, kimi zaman kalbim Ve kimi zaman bütün bedenim... Yani anlayacağın, ben her gün ölü gibiyim. Ölüyüm, ölüyorum." Kulak misafiri olduk ya ölümle yaşama... Velhasıl hayat kısa, Bazen çok güzel şeyler yaşıyorsunuz Bazen de çok acı gerçekler. Ve bir gün gelecek hiç istemeyeceğiniz bir uykuya, İstemsizce mecbur kalacaksınız. İstediğiniz her şeyi vakit varken yapın. Gülün, eğlenin, yaşayın... Çünkü ölüm var dahası YALAN...
Ölüm ve yaşam... Herhangi bir şehrin, tam olarak orta meydanında; Soğuk rüzgârların estiği, Ayrılıkların olduğu, gözyaşlarının aktığı Ve bunlarla karışık daha birçok duygular, düşünceler... Hüzne boğulmuş bedenler. Zaman akarken birbirine zıt iki şey, Etrafta dolanır olmuş. Biri yaşam biri ise ölüm... Her ikisi de ayrı şeyler olsalar da, bence aynılar. Aralarında kısa kısa konuşmaların geçtiği sohbetler olmuş. Sonlara doğru gelmişler, sonra herkes kendi yoluna... Yaşam, hayatta var olmaya devam etmiş; Ölüm ise çekilmiş köşesine, öylece ölüyor, Sessiz sessiz her an. Tabii her ikisinin de gözüne takılan, Aklını karıştıran şeyler olmuş. Çünkü karşılarındaki insan, Her an ne yapacağı belirsiz olan varlık. Günler geçmiş, bazen acılar yaşanmış, Bazen de koskoca mutluluklar. Koskoca dediğime bakmayın. İnsan bu, çok küçük şeylere büyük mutluluklar sığdırıyor. Yaşam, aklına takılan bir kaç soru için Ölümü çağırmış yanına.
Ölmek, yaşamaktan kolaydı. Sor! Neden mi? Çünkü öldüğümü zaten herkes kabullenmişti. Ben gerçek bir ceset olmaya Dünden hazırdım sen gittiğinden beri. Ölüm korkutmaya yetmiyordu benim gibileri. Yaşamak adı altında bir zulümdü sensiz günlerimin geceleri...
Bugün için, hiç bir şey yazmadım. Hep yarına yazdım seni. Gelecek aya, gelecek yıla ama yazdım. Düşün; üç yüz elli sene sonra... Dünya eğer hala ayakta kalmışsa, Tozlu bir raftan, geçmişin arşivinden, Seni çıkarıp okusunlar istedim... Ben seni, hep gelecek yarınlara yazdım. Geçmişin, şimdiki zamanım, gelecek yıllarım. Dünya düzlüğe çıkar, her şey yoluna girmiş olur da, Biz buradan göçüp gitmiş olursak, Umudum hep üç asır sonra bile, Yazdıklarımla yaşıyor olman içindir. Yazdıklarımsa hep ölümsüz olman için...
118 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.