Seni evim sandım, bir evim yoktu ama sen vardın. Önce çatında ki kiremitler kırılmaya başladı, inat ettim sen kırıldıkça ben düzelttim sonra ellerimle pencere camına koyduğum güzel papatya saksıları vardı, düşünmedin bir anda pencereni de yerle bir ettin. Ben seni evim sanıp düzelttikçe sen bir harabeye dönüştün, ve ben anladım ki konu ne evmiş ne de özenle diktiğim saksılar. Sen hep harabeymişsin sadece ben seni ev olarak görmüşüm..