Ölebilirim genç yaşımda,
En güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim.
Şimdi kavakyelleri esiyorken başımda,
Sevgilim,
Seni bir akşam - üstü düşündürebilirim.
Sanıklar en fazla, gerçeği gizlemelerinin, her şeyin anlaşılacağı tehlikesinin ve bir yalanı sayısız saldırı karşısında savunmak zorunda olmalarının üzerlerinde yarattığı o dehşetli baskının eziyetini çekerler. Suçun da, kanıtın da, belki kararın bile çoktan hâkimin elinin altında hazır olduğu davaları izlemek korkunçtur; eksik olan sadece itiraftır; o da sanığın içinde saklıdır ve ne kadar çekiştirse, zorlasa da bir türlü dışa vurulamaz. İtirafı, direnen etinin içinden bir kancayla yırtıp çıkartmak gerektiği için sanığın kıvranıp durmasını izlemek tüyler ürperticidir. Bazen yukarıda, gırtlağına yakın bir yerdedir, içeriden dayanılmaz bir güçle yukarı doğru itilir, sanık boğulacak gibi olur, neredeyse itiraf edecektir, o anda yine o karşı konulmaz uğursuz güce yenilir, o anlaşılması güç inat ve korkunun esiri olup itirafı gerisin geriye yutuverirler. Ve kavga yeniden başlar. Bazen hâkim böylesi durumlarda sanıktan çok daha fazla azap duyar. Oysa sanık, aslında yardımcısı olan hâkimi her zaman bir düşman olarak görür.
Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir.