Bu hayatta telaş içerisinde olmak, sabırsız olmak, bazen bize bindirdiği suçluluk duygusuyla sanki bizim bir kusurumuzmuş gibi görünüyor. Değil! Daha doğrusu bizim bu kusura sahip olmamız için devasa bir sistem çalışmakta. Bizi sabırsız yapmak için, bizi telaşlı yapmak için... Çünkü biz günün sonunda bir pazarlama kültürünün içinde yaşıyoruz ve amaç bize mümkün olduğu kadar bir şeyleri pazarlayabilmek. Bunun için en büyük rekabet ne? Uyku. Uyuduğumuz anda bu oyunun bütün düzenini bozuyoruz. Sabırsız uyku diye bir şey yok, telaşlı uyku diye bir şey yok, çabuk acele uyku diye bir şey yok. Uyku bizim belki de gerçekten en insani halimizi temsil ediyor.
M. Serdar Kuzuloğlu