Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

emir

emir
@Kaczynskii
6 okur puanı
Nisan 2023 tarihinde katıldı
Ümit kötülüklerin en büyüğüdür çünkü eziyeti uzatır.
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
"Ama aramızda önemli bir fark var. Ben sizin için felsefe yaptığımı söylemiyorum Doktor; oysa siz, sizi motive eden şeyin bana yardım etmek, ağrımı dindirmek olduğunu söylüyorsunuz. Bu türden iddiaların insan motivasyonuyla hiçbir ilgisi yoktur. Tüm bunlar dini, propaganda yoluyla hünerle işlenen kölelik mantığının bir parçasıdır. Güdülerinizi daha derinlerde arayın! Hiç kimsenin tamamen başkaları için asla bir şey yapmadığını anlayacaksınız. Tüm eylemler kişinin kendisine yöneliktir, tüm hizmetler kendisine hizmettir, tüm sevgiler kendisine olan sevgisidir." " Bu yorumum sizi şaşırtmışa benziyor. Belki de sevdiklerinizi düşünüyorsunuzdur. Daha derine inin, aslında onları sevmediğinizi göreceksiniz: Sevdiğiniz şey sevmenin sizde yarattığı hoş duygular! Arzuyu seversiniz, arzulananı değil."
Sayfa 153Kitabı okudu
Hiçbir düşünce zihnin merkezi değildir. Ve hiçbir düşünce diğerlerinden daha önemli değildir. Dolayısıyla, hiçbir düşünceyi varlığının kaynağı olarak görmemelisin.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiçbir şey geçmeyecek baba. Kimse kurtulmayacak. Çünkü Tanrı'nın Tanrısı yok. Biz ona inanıyoruz, ama o hiçbir şeye inanmıyor. Belki de tek gerçek tanrısız, Tanrı'nın kendisi. tanrısızlık Tanrı'ya mahsus! Bu yüzden, kurallarda asalet ve adalet arama! Çünkü Tanrı, ne asil ne de adil olmak zorunda! Benim gibi!
İnsanlığın sonu, din ve devletin yaratıldığı gün gelmiştir. Aileyse, din ve devlet yaratan bireyleri yetiştirmiştir. Sadece düşünmenizi istiyorum. Bunların olmadığı bir dünyanın derhal düzensizliğe düşeceğini düşünmenizin nedenini ve ne kadar şartlandığınızı anlamanızı istiyorum. Güneşin doğudan batması kadar aykırı gelen her düşüncenin nasıl yargılandığını düşünmenizi istiyorum. Yerçekimi, düşünce değildir. Ama uçmak bir düşüncedir. Uğruna ölenlerin gerçekleştirdikleri bir düşünce.
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
Yalnızken, aptallık da, kötülük de yok oluyordu. Yalnızken korku yoktu. Bu yüzden ölmeliydi. Yalnız kalabileceği bir yere gitmek için. Bu dünyada olmayan bir yere varmak için intihar etmeliydi
Yaşama umutsuzluğu yoksa, yaşama aşkı da yoktur.
Sorun seçimlerini hep iki kötü arasında yapmak zorunda kalmandaydı, ve seçimin ne olursa olsun bir parçanı daha kesiyorlardı. Kesecek bir şey kalmayana dek. İnsanların çoğu yirmi beş yaşında mahvolmuştur.
Sayfa 160Kitabı okudu
Önümde uzanan yolu görebiliyordum. Yoksuldum ve yoksul kalacaktım. Para değildi özellikle istediğim. Bilmiyordum ne istediğimi. Hayır, biliyordum. Saklanabileceğim, saklanıp hiçbir şey yapmak zorunda kalmayacağım bir yer istiyordum. Bir şey olma düşüncesi beni korkutmakla kalmıyor, hasta ediyordu. Avukat, danışman, mühendis veya benzer bir şey olmayı düşünmek bile olanaksızdı benim için. Evlenmek, çocuk sahibi olmak, aile kurumunun kafesine girmek. Her sabah aynı işe gidip akşam dönmek. Olanaksızdı. Aile pikniklerine katılmak, Noel, 4 Temmuz, işçi bayramı, anneler günü… Bu tür şeylere katlanmak için mi dünyaya geliyorduk? Bulaşıkçılık yapmayı, akşamları küçük odamda içki içip sızmayı yeğlerdim.
Sayfa 178Kitabı okudu
Neden gelmiştim? Kendimi iyi hissetmiyordum. Ama sürdürdüm içeri bakmayı. Dans sona erdi. Bir boşluk olmuştu. Çiftler rahat tavırlarla konuşuyorlardı. Doğal ve medeniydiler. Bu şekilde konuşup dans etmeyi nerde öğrenmişlerdi? Ben yapamıyordum. Herkes benim bilmediğim bir şeyler biliyordu. Kızlar o kadar güzel, erkekler o kadar yakışıklı görünüyorlardı ki. O kızlardan birinin yüzüne bakmak bile beni korkuturdu, yanak yanağa olmayı hayal bile edemezdim. O kızlardan biriyle gözlerine bakarak dans etmek beni aşardı.
Sayfa 180Kitabı okudu
Reklam
Biz böyleydik, başka türlü olmak istemiyorduk. Çoğumuz yoksul ailelerden geliyordu, kötü besleniyorduk, ama bir şekilde devler gibi gelişmiştik. Ailelerimizden çok az sevgi almıştık, kimseden sevgi ve şefkat beklemiyorduk. Gülünçtük ama kimse yüzümüze gülmeye cesaret edemiyordu.
"Bu kadar mutsuz görünme sonra gerçekten mutsuz ederim seni!"
Kendi cinsel hakikatini saklamakla geçen bir hayatın yavaş yavaş varacağı yer vazgeçiştir. Cinsel utanç başlı başına bir tür ölümdür.
Daha anlayamamıştı, sonunda ölüm olan bir hayatta mutlu son olmasının mantığa aykırı olduğunu. Ölüm mutlu bir son olamazdı. Kimse için. Ama yine de insanlar, kendilerini kandırmak için hayatlarını dönemlere bölüyorlar ve ancak o dönemlere mutlu sonlar uydurabiliyorlardı. Oysa hayat, her bölümde ayrı bir hikâyenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi.
Sayfa 356Kitabı okudu
Herkesin kendine göre bir hücresi var. Bazılarının ki daha genişse, neyi değiştirir? Mahkum olduktan sonra hayata, fark eder mi üçe üç bir oda ya da binlerce kilometrekarelik bir ülke? Hayatlarımıza sadece acı yön veriyor. Dejenere mazoşistleriz! Dövülmek, hapsolmak, aşağılanmak için yanıp tutuşuyoruz. Acı! Noah'nın acısı fakirliktir. Benim acım ise elle tutulmaz. Hayatın kendisidir.
Sayfa 409Kitabı okudu
Tanrı bile bilmiyordu içimdeki canavarın varlığını. Daha sonraysa, etrafa kan saçarak çıktı. Hüküm sürdü, gittiği her yerde. Şimdiyse, yıllar önce nasıl gizli kalmışsa yine o şekilde saklanmak istiyordu. Ama bu kez sonsuza kadar gizlenmekten bahsediyordu. Varlığına son vererek gizlenmekten.
Sayfa 388Kitabı okudu
Reklam
O kadar iyi yalan söylüyordu ki ailesinden bile yıllarca her şeyden nefret ettiğini saklayabildi. Eğer anlasalardı bir gün Kayra olacağını, eminim kanlarının ve paralarının son damlasına kadar oğullarını iyileştirmek için savaşırlardı.
Sayfa 210Kitabı okudu
Ne yapmak istediğini bilmemek kadar acı verici bir şey daha yoktur. Ne istediğini bilememek insana verilmiş en yırtıcı işkence türlerindendir..
Sayfa 250Kitabı okudu
Cehaletinin üzerine saf bilgiyi beton gibi dökerek doldurmuştu beynini dünyanın tarihiyle. Ama kendi tarihi yoktu içinde. O hiçbir yerdeydi.
Sayfa 267Kitabı okudu
Keşke doğmasaydım... Sadece kötülük ve acı yaydım etrafıma. Bazen hiç tanımadığım insanların, kendiminkini tehlikeye atarak hayatlarını kurtardım. Ama bu kutsal görünen işi bile yapmamı sağlayan tek bir şey vardı. Ne hayatını kurtardığım insanın canına verdiğim değer, ne de bir kahraman olma isteği. Sadece kendi hayatıma değer vermediğim ve çok sıkılıyor olduğum içindi. Benim gözümde eski bir dost farksızdı dünyanın en vahşi canisinden!.. Nasıl herkesi öldürebilirsem, yine herkesin de hayatını kurtarabilirdim canımın pahasına...
Sayfa 129Kitabı okudu
İçkinin modasının geçeceği aklıma gelmezdi. Ama o da olmuş. Artık sarhoşluk drajelerde saklı. Birbirlerinin sağlığına yutuyorlar haplarını. Ne fark eder? Hiç! Danslar değişir. Kıyafetler, içkiler değişir. Ama bir şey kalır geriye: sabah olunca kalkılıp gidilecek işler, okullar...
Sayfa 137Kitabı okudu
Bilemezlerdi benim geleceğimi. Onlar bir çocuk istediler ama ben geldim ! Dünyaya en az değeri veren insan. Onlar normal bir çocuk istediler, eğitim görüp, meslek sahibi olacak, gururlanacakları. Ama ben geldim. Bilemezlerdi bir canavarı büyüttüklerini. Onların suçu değil. Ve benim onlara acı çektirmem vicdanen yasal değil. İşte bu yüzden sadece onları düşündüm. Başka kimseyi değil. Ölmelerini arzuladım. Benim dönüştüğüm adamı görüp üzülmemeleri için. Ailemin evindeki yatak uyuyabildiğim nadir yerlerden biriydi. Ama ben kan kustum oraya. Bilemezlerdi... Annem bilemezdi dünyanın sonunu doğurduğunu...
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Su zehirlidir! İnsanı ilk çağlardaki haline geri götürür. Zaman makinesidir okyanus. Kanunlardan önceki zamanı hediye eder. Sahil güvenliklerse umutsuz bir çabadır. Kıyıdan fazla uzaklaşamayan. Medeniyetin kolu bir yere kadar uzanır. Daha ötesinde ilkel çağlar başlar. Yalnızsındır yüzen demirin üstünde hiç olmadığın kadar. Kas konuşur. Silah söyler. Herkes dinler. Hepsi bu. Ne para kalır, ne aile...
Düşündüm her şeyi. Kaybettiklerimi… Bir gece, çok sarhoşken değer verdiğim insanlara nasıl hakaretler yağdırıp gittiğimi düşündüm. “Bitiyorum” dedim kendime. Belki de bittim. “Peşimi bırakmayan sıtmadan önce ben kendimi öldüreceğim” dedim. Asla bir kurşunla değil. Asla bedenime zarar vermeden. bir “squat” haline gelmiş zihnimdeki düşüncelerle öldüreceğim kendimi. Bir gün o kadar yükseleceğim ki, bir gün o kadar isteyeceğim ki beynim duracak. Dünya duracak! Bir resimli roman kahramanı gibi, bir karikatür gibi hayaller içinde yaşayan adamın ölümü de hayali olacak. Ancak bedenim bu dünyada kalacak. sürüklenecek her yere. Ama beynim öldükten sonra hiçbir önemi yok. kabul etmeliyim ki bir insanın ideal adına seçtiği böylesine garip bir amaç hayli anlamsız gelebilir birilerine. Ama şu an için seçtiğim tek yol bu. Bedenimden önce ölmek
İlk insan Âdem ve Havva ve onların çocukları normal insanlardı. Ancak torunlar pek de öyle olamazlar. Akraba evliliğinin ürünü olan torunlar normallikten anormalliğe geçmeye başlamışlardı. Ve kuşaklar boyunca sürerek bugüne kadar geldi söz konusu çoğalma. Anormallik katılaştı ve normal olarak algılanmaya başladı. Kardeşler arası ilişkilerden
Onu kurtaracağımı düşünüyordu. Ama kim kimi kurtarabilmişti şimdiye kadar? "Kurtuluş" dedim. "Ankara'da bir mahalle". Fazlası değil. Belki bir de Bob Marley'in en iyi şarkısı. Daha fazla düşünmeye gerek yok. Adı her yerde, kendisi yok! Kurtulmaya gelmiyoruz dünyaya. Daha da saplanmak için buradayız. Dibine kadar. Onun için çürüyor bedenlerimiz ölünce.