"Doğru yanlıştan ayıran kimse var mı?" "Var ama cennette değil." "Bu bilgiyi kazandıran nedir?" "Ahlak Duygusu." "O da ne?" "Boş ver gitsin. Sende yaşadığın şükret." "Neden?" "Çünkü bu duygu bir tür alçalmadır, yıkımdır. Onun yokluğunda insan yanlış yapamaz, yapar. Dolayısıyla bu duygu sadece ve sadece tek bir amaca hizmet eder, o da nasıl yanlış öğretilir öğretilir. Başka da bir şey öğretilemez. Yanlışın yaratıcısıdır o. Ahlak Duygusu ona hayat verene kadar yanlış diye bir şey yoktu.
Ölüm dünyaya ayak bastı. Yaratıklar artık ölümlü. Aileden biri gitti bile ahlak Duygusu'nun mahsulleri tamamlandı. Aile ölümü fena bir şey sanıyor, ama bir gün fikirleri değişecek.
Bir keresinde güneşin altında parlayan bembeyaz, çıplak vücuduyla kayanın birinin üzerinde dikilmiş, zarif başı geriye sarkık, elini gözlerine siper etmiş bir kuşun uçuşunu seyrediyordu. İşte o zaman ne kadar güzel olduğunu anladım.