Herşeyin bittiği yere ve yaşa geldim sanırım . Umut bitti , mutluluk bitti, türküler bitti ve öylesine bir yer ki burası son dostlar son sigara dumanı ve son gecem sanki .
Gökyüzünden hüzün ve acı yağıyor yıllardır.
Bazen sarı sıcak bazen, kurşun kadar soğuk.
Toprağım da derin çatlaklar, gözlerimde kuruyan ırmaklar
Ve şimdi senden bana kalan;
Ölümsü gözlerinde
Yaşayan,
Bir avuç ,
Kahverengi toprak...
“Bir hüzün kaç kişinin hüznü olurdu
Çıkarsak toplamak yerine
Her hüzün başka türlü olurdu
Ne yaparsan yap saati kurma
Öyle dağıldık ki hepimiz
Her günün geçmesi bir gerçek oluyor
Seninle her uzaklık gibi böyle..”
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.
Bir düşün'de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
Bizim mahkemelerimizde, beyaz adamın dünyasıyla siyah adamın dünyası karşı karşıya geldiğinde ,her zaman beyaz adam kazanır. Bu ne kadar çirkin olursa olsun hayatın bir gerçeği.
Suna, Malatya’lı bestekar Fahri Kayahan’ın eşidir. Çok sevmektedir Fahri Bey Suna’yı. Devir, o zamanın Malatya’sı… Ancak sevdiğine sevdiğini söylemenin bile ayıp karşılandığı o dönemde Fahri Bey her daim söyler Suna’ya ona olan sadakatini ve bağlılığını. Ve bilir karısının gözlerinin başka kimselere bakmadığını .O dönemin kadınlarının en büyük