451 yılında Roma orduları ile yapılan Katalanum savaşından önce Attila Han askerlerine şöyle hitap etti:
”Bu kadar kavim üzerine kazandığımız zaferlerden sonra sizi gayrete getirmeyi uygun bulmam. Çünkü bu ancak acemi komutanlara, tecrübesiz orduya karşı söylenir. Bir erkek için,elinde silahı ile intikamını alması kadar güzel bir şey varmıdır? Bunun için düşmana hucum edelim.Çünkü daima ilk hücum eden cesurdur.Silahlarınızın kuvvetini, Hunların azametini gösteriniz. Eceli gelen rahat yatağında da ölür. Düşmana ilk oku ben atıyorum ki, okumun değdiği adam ölmüş insan demektir.”
Delinse yer : çökse gök,yansa,kül olsa dört yan
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan,tipiden,kadırgadan yılmayan: Ölümlerle eğlenen tunç yürekli TÜRKLERİZ !
Türk’ün güzel yüzünü, kuvvetli endamını, pırıltılı kostümünü, zarif tavırlarını, kibar gülüşünü, aslanca kükreyişini fırçayla göstermek mümkündür. fakat pek güç olan, türkün özünü göstermektir. bu öz, ayışığı gibi görülür fakat gösterilemez.
Decamps (Fransız ressam)
Çanakkale’de başarılı olamadık. Nasıl başarılı olurduk ki? Zira Türkler yuvasına girilmiş aslanların hiddetiyle, cüret ve cesaret kahramanlığı ile savaşıyorlardı. Böyle bir millet görmedim.
Sir Julien Corbet
“Türklerden bahsediyorum… Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk; dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli yıldırma, göz kamaştıran bu gölü coşkun bir denize çevirmek tabiatı da inciten bir gaflet olur.”
Tasso – İtalyan Şair