Söyleyecek bir şey yok, yapacak bir şey yok: Hep aynı üzüntü. Şiddet sonucu ölüm karşısında polisler sadece parçaları bir araya getirebilir ve suçluyu yakalama sözü verebilirdi.
Mayıs 1968’de Paris adeta yangın yeriyken, genç bir kadının bir yoga pozisyonunda, çıplak ve parçalanmış cesedi bulunur. Polis Jean-Louis Mersch, cinayeti soruşturmaya başlar. Maktulün arkadaşları Hervé ile Nicole de ona yardımcı olurlar. Bir başka kadın arkadaşları daha cinayete kurban gittiğinde, ölümün kendi çevrelerinde kol gezdiğini düşünmeye başlarlar.
Mersch, Hervé ve Nicole bu cinayetlerin Hindistan’la bağlantılı olduğunu anladıklarında Kalküta’dan Varanasi’ye uzanan bir maceraya atılır ve korkunç gerçeği Ganj Nehri’nin kıyılarında keşfederler. Ama karma sonlanmamış, kötülüğün son halkasıyla yüzleşmek için gidilecek son bir durak kalmıştır...
Okuduğum 14. @jcgrangeofficiel kitabıydı. 583 sayfalık kitabın bazı bölümlerinde gereksiz ayrıntılar (sokak isimleri gibi) olsa da ben beğenerek okudum. Grange ile ilk tanışacaklar için bu kitabın doğru tercih olduğunu düşünmüyorum. Gerilim ve maceranın biraz daha sönük kaldığı, 68 Paris olayları, Hinduizm ve Hint kültürünün daha yoğun işlendiği bir kitap.
Kızıl KarmaJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 2024247 okunma
Kadının okuması, bilgili olması, meslek edinmesi önemli değildi. Namuslu olsun yeterdi. Oysa öğrenmeden, üretmeden nasıl namuslu olunurdu, bunu kimse düşünmezdi.
"Metristepe nasıl Metrestepe oldu?
Kurtuluş Savaşı’nın yapıldığı alanlardan biri de Bozüyük yakınlarındaki Metristepe’dir. Kurgu bu ya, bir inşaat firması, 2000’li yıllarda Metristepe yakınlarında, villalardan oluşan bir site yapar, "Metristepe Manzaralı Villalar” diye satılır evler. Sitenin adı Metristepe’dir ancak birçok varlıklı erkek metresini bu villalara yerleştirdiği için olsa gerek, sitenin adı zamanla "Metrestepe Villaları”na çıkar. Bu villalarda, Metristepe Savaşı’na katılanların torunları oturmaktadır şimdi. Bu romanın kahramanı Nurşen, Metrestepe villalarına yerleşen sakinlerden biridir ancak hayatın ona neler getireceğini bilememektedir."
Geçen hafta söyleşisine katılma şansı yakaladığım Üstün DÖKMEN hocamızın dili gibi kalemi de çok akıcıydı. Kitapta kadın erkek ilişkileri, kadına şiddet, hayata ve insana dair birçok psikolojik saptamalar, cahillik, ahlak anlayışındaki yozlaşma, Kurtuluş savaşı, köy enstitülerinin kapatılması ve daha birçok toplumsal konu ince vurgularla satır aralarına yerleştirilmiş. Beğenerek okuduğum bir kitap oldu. Kitap yazılalı on yıl olmuş olmasına rağmen güzel ülkemde bazı konularda bir ilerleme kaydedememişiz.
Bol kitap okumalı güzel günler dilerim...