Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kyoshi

Kyoshi
@Kotekvothe
Her bilge adamın korktuğu üç şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı birinin öfkesi.
Hititler ile Mısırlıların barış ilan edip birbirleriyle savaşmaktan vazgeçmesi büyük ihtimalle iyi bir fikirdi, çünkü M.Ö. 1250 yılı civarında meydana gelmiş olabilecek iki ayrı olayla ilgilenmeleri gerekecekti. Her iki olay da efsanevi olsa da ve her ikisi-nin de gerçekten yaşandığı henüz ispatlanmış olmasa da, her ikisi de bugünün modern dünyasında yankı buluyor: Hititler Anadolu'da Truva Savaşı'yla, Mısırlılar ise Musevilerin hicretiyle uğraşmak zorunda olabilirdi.
Reklam
Uluburun gemisini yolculuğuna kimin gönderdiğini, geminin hangi sebeple nereye gittiğini asla öğrenemeyebiliriz, ama geminin M.Ö. on üçüncü yüzyılın başlarında Doğu Akdeniz'de ve Ege'de devam eden uluslararası ticaret ve temasların bir mikrokozmosunu barındırdığı kesin. Kargoda en az yedi farklı bölgeden mal bulunması bir yana, arkeologların batıkta buldukları kişisel eşyalara bakılırsa gemide en az iki Mikenli vardı, oysa gemi büyük ihtimalle Kenan gemisiydi. Belli ki bu gemi dış dünyadan kopuk medeniyetlerin, krallıklar ve derebeyliklerin dünyasına değil, kar-şılıklı ticaretin, göçün, diplomasinin ve ne yazık ki savaşın hâkim olduğu bir dünyaya ait. Bu gerçekten ilk gerçek küresel çağdı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
20 yaşımda ben, 35 yaşımda ben, 40 yaşımda ben ve bugünkü ben dördümüz. Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum. Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim. Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu. Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi. Yatıştırayım dedim. "Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı. Komşular alttan üstten duvarlara vurdular. Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı. Evin de içine ettiler. Bende kabahat. Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine.(Can Yücel-Davet)
İnsanı bilgiç yapan yalnız ve yalnız istiraptır. Ayılara mahsus, irsî ve hiç sarsılmayan bir sıhhat, sağır ve sezişsizdir. Böyle bir sıhhat hiçbir şey istemez, hiçbir şey sormaz. Bunun için sıhhatlilerde hiç psikoloji bulunmaz. Her bilgi istiraptan gelir. Iztirap sebep sorar; halbuki neş'e olduğu yerde kalmağa ve geriye doğru bakmağa temayül eder. Iztirapta insan daima daha incelir. Herşeyden evvel düşüncemizin son kurtarıcısı büyük acıdır; son derinliğimize bizi yalnız o götürür."
Reklam
"Sağlam vücutta sağlam akıl" prensibi de yanlış. Vücut makine değil, canlı bir şeydir: Ne tarafı çalışır ise orası kuvvetlenir. Çok yürüyen adamın ayakları, çok düşünen adamın zekâsı inkişaf eder. İkisini birden çalıştırırsanız bu inkişafın payını ikisi arasında yarı yarıya bölmeniz lâzım gelir. Şüphesiz, büyük mütefekkirler arasında vücutça sağlan olanlar da vardır. Eflâtun pehlivandı. Fakat bunlar nadirdir ve tarihte kalmıştır. Misâllerinin zenginliği bakı-mından büyük filozofların ve büyük san'atkârların çoğu büyük hastalardır: Pascal'ın otuz dokuz yaşında beyni çürümüştü. Nietzsche, Baudelaire, Musset, Maupassant, Dostovyevski... Sayabildiğiniz kadar sayınız, genç yaşların-da ölen hastalardır.
SPORUN taraftarlarını ve aleyhtarlarını dinleyiniz, ikisine de hak vereceğiniz gelir. Çünkü yalan gibi hakikat de ikiyüzlüdür: Her gündüzün bir gecesi var; güne aydınlık diyenler de haklıdır, karanlık diyenler de.
Mektuplar, dönemin uluslararası ilişkilerde kullanılan diplomatik ortak iletişim dili olan Akadca ile, yaklaşık dört yüz kil tablete yazılmış. Keşfedildikten sonra antika pazarında satılan tabletler şimdi İngiltere, Mısır, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'daki müzelere dağılmış durumda. Bulundukları müzeler arasında Londra'daki Britanya Müzesi, Mısır'daki Kahire Müzesi, Paris'teki Louvre, Chicago Üniversitesi'ndeki Şarkiyat Müzesi, Rusya'daki Puşkin Müzesi ile tabletlerin yaklaşık üçte ikisinin bulunduğu Berlin'deki Ön Asya Müzesi vardır.
Amurru ve Ugarit'in bu iki kralının kan ya da eşlilik yoluyla akrabalık olması gerekmediğinin altını çizmek gerek. Hepsi akraba değildi, kralın diplomatik ilişkilere bu kestirmeden yaklaşımından da herkes hoşnut olmuyordu. Özellikle de Anado. lu'daki Hititler bu davranışa asabi tepkiler göstermiş gibi görünüyor, zira bir Hitit kralı başka bir krala şöyle yazıyordu: "Neden sana kardeşimmişsin gibi yazacakmışım? Aynı ananın oğulları mıyız?!"
Alman uzman Ludwig Borchardt 1912 yılında buldu ve bir kaç ay sonra Almanya'ya gönderdi. Fakat büst ancak 1924 yılında Berlin Mısır Müzesi'nde halka gösterildi. Mısır hükümeti defalarca iadesini talep ettiği hâlde büst hâlâ Berlin'de, çünkü Mısır'dan pek de iyi şartlarda çıkarılmadığı öne sürülüyor. İddia edilen, ama doğrulanmayan bir hikâyeye göre, Alman kazı ekibi üyeleri ile Mısır hükûmeti, kazıda bulunanların eşit paylaşılacağına dair bir anlaşma yapmıştı. İlk seçim hakkı Mısırlılarındı. Almanlar bunu biliyor, ama Nefertiti büstünü de istiyordu. Bu yüzden bilerek büstü temizlemediler ve pek çok başka nesneyi art arda dizip büstü en sona koydular. Mısırlı yetkililer kir pas içindeki büstü es geçince Almanlar onu hemen Berlin'e gönderdi. 1924 yılında so-nunda sergilendiğinde Mısırlılar öfkeyle iadesini talep etti, ama eser hâlâ Berlin'de.
Reklam
Tutankhamun'un kısa hayatı ile ilgili ayrıntıların çoğu, için. de yaşadığı uluslararası dünyaya dair araştırmamızla pek ilgili değil. Ancak ölümü önemli. Bunun bir sebebi, mezarının 1992 yılında bulunmasının Antik Mısır Çılgınlığı (Egyptomania) adı verilen dünya çapında bir Mısır takıntısına yol açıp kendisini de Geç Tunç Çağı'nda hüküm sürmüş olan en ünlü kral hâline getirmiş olması. Diğer neden ise şu: Tutankhamun'un ölümünden sonra Hitit Kralı Şuppiluliuma'ya mektup yazarak yeni bir koca isteyen kraliçe, büyük ihtimalle Tutankhamun'un dul karısıydı.
%67 (768/1142)
·
Puan vermedi
Serinin ikinci kitabı olarak büyük bir hevesle açtığım ama ortalara doğru daraldığım ve devam etme isteğimin hepten söndüğü bir kitap oldu bu. İlk kitapta sadece değinilen birçok şeyi bu kitapta daha detaylı görüyoruz. Ve yazarın kafasındaki şema üç aşağı beş yukarı bizim için de netleşiyor. Çünkü Rothfuss bu kitapta ilk kitaba nazaran çok daha fazla şeyi açıklıyor, Kvothe'nin hayatını ve karakterini şekillendiren birçok şeyi okuyucuya açıkça sunuyor amaaa klişe bir üslup kullandığı için ilk kitap gibi okutmuyor, ortaya çıkan detaylar da fazla heyecanlandırmıyor. Bu yüzden kitaba tam not veremiyorum ve üçüncü kitabı o kadar da hevesle beklemiyorum. Umarım toparlar
Bilge Adamın Korkusu
Bilge Adamın KorkusuPatrick Rothfuss · İthaki Yayınları · 20182,349 okunma
"...Her zaman istikrarsız ve çoğu zaman dramatik olan bu olgular tarihe yön verdi. İster ünlü, ister unutulmuş olsun, bu olgular önemli. Biz, sadece ne zaman konusuna değil, niçin ve nasıl konularına da odaklanıyoruz"
dünya görüşlerinden biri yahut diğerinin doğruluğu hakkında rasyonel argümanlar aramaktan daha beyhude bir çaba düşünülemez. Onların her ikisi kendi içlerinde mantıklı sistemlerdir ve onların üstünde, onları yargılayabilecek başka bir mantık yoktur. Prensipte ve pratikte, onların üstünde olan tek şey hayatın kendisidir. Çünkü, yaşamak, daha da fazlası, doğru ve tam yaşamak -işte bu- her türlü dini ve her tür sosyalizmi aşan bir gerçektir.
702 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.