Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ayşe Nur Çelik

Ayşe Nur Çelik
@Kudusunkizi
Bizim ölümden korkumuz yok şehadet aşkımızı ateşler.
Genellikle gelinin ailesi tarafından dillendirilen "Bir kere evleniyorsun" zehrini alan, zaten tüketmeye kodlanmış her genç, parya olarak çıktığı bu yolda paramparça olarak bir birlikteliği sürdürme telaşına düşüyor. "İkisinin de maaşı var, beraber öderler" diyerek aldırılan ya da yaptırılan her masraf "beraber sürünmeye" zemin hazırlıyor. "Şu da lazım lobisi" mekanları daralttığı gibi kalpleri de köreltiyor artık. Evler "lâzım, alınacak" yargısıyla dolduruldukça, dar geliyor. Bir süre sonra o ev, evli çiftin barınağı olmaktan çıkıp, eşya deposu işlevi kazanmaya başlıyor. Fiyonklu çay kaşığını "başkası ne der?" kafası ile evine alan kadın, "ben bu çay kaşığı ile mutlu olacak mıyım?" sorusunu kendine sorma genişliğini bile elde edemiyor. Çünkü diğer gün kristal bardaklara da ihtiyacı olduğuna inandırılıyor. Tüketmeyenin mutsuz olduğu, kendini yeterince değerli hissedemediği, ruhu bizzat kendimiz tarafından katledilen ruhsuz zamanlar bu zamanlar. Alışveriş merkezlerinden ellerinde poşetler ile çıkamayanlar kendini eksik hissederken, pahalı marka poşet taşıyanlar kendilerini daha değerli hissediyor. Sevmenin fuzuli ama öfkenin çok gerekli olduğu zamanlarda sen kimsin muamelesi görüyor ilişkiler de.
Reklam
Babaların "baba koltuğu''nda oturtulduğu, pek bir şeye de müdahale ettirilmediği dizilerle öğrenmeye başladık ailede rol kavramlarını ve baba rolünün nasıl pasifize edilebildiğini. "En son babalar duyar" diye yalanı ve yalancıyı sevimli gösteren dizileri reytinglerde üst sıralara çıkardık önce. Babayı köpek karakteri ile
Tavsiye: 1. Evlilik sizin için ne anlam ifade ediyor, onu bulmaya çalışın. Evlilik bir başlangıç mı, bitiş çizgisi mi sizin için? 2. Değiştirilmesi mümkün olmayan gerçekleri kabul edecek olgunlukta mısınız? 3. Değiştirilmesi mümkün olan şeyleri değiştirecek çaba ve azim sizde var mı? 4. Olayları mantık çerçevesinde sağ duyulu değerlendirme olgunluğuna eriştiniz mi? 5. Bilgi ve tecrübelerden yararlanmak zorunuza gider mi yoksa siz hep en iyisini zaten bilir misiniz? 6. İradeniz güçlü mü? 7. Çevrenize adapte olabilir misiniz yoksa, onlar bana uysun modunuz hep aktif mi? 8. Yapıcı mı eleştirirsiniz yoksa Allah ne verdiyse girişir misiniz? 9. İnsanların hayatlarına ve kararlarına ne kadar saygılısınız, kontrol manyağı mısınız? 10. Öfke kontrol probleminiz size göre var mı, yoksa insanlar mı hep suçlu, sizi onlar mı deli ediyor? 11. Baskı altında kalsanız bile mantıklı karar almakta ne kadar iyisiniz?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aileler yüzünden eğer geçimsizlik yaşayan gençler varsa onlara da bir iki şey söylemek istiyorum. Ortalama 30 yıl evladı olduğunuz anne babanız ile yeri geliyor siz bile anlaşamıyorsunuz. Üç beş yıldır gelin ya da damat olan, onları tanımayan, alışkanlıklarına alışmamış eşlerinizin ailelerinizi çok sevmesini beklemeyin. Senin annen benim babam olaylarına girerseniz içinden çıkamazsınız. Herkesin ailesi kendine değerli. Yıllarca evlatlık yaptığınız anne babanıza siz bile yeri geliyor tahammül edemiyorsunuz. Eşinizin sizden daha fazla anne babanızı sevmesini beklemeyin. Bu gerçekten imkânsız... Başkaları ile ilgili her tür konuda adaleti elden bırakmadan eşinizin de gönlünü kırmadan bir orta yol bulma gayretinde olun. Yangına körükle gitmek kimsenin işine gelmez.
Kendi olmamışlıklarını evlatları üzerinden tamamlamaya çalıştığı için onları başka olmamışlıklara mahkûm ettiklerini ne zaman görecekler? İnsanın eksik yanlarının maddi şeyleri tamamlanırsa değil, manevi şeyleri tamamlanırsa ancak tatmine ulaşabileceğini ne zaman anlayacaklar o kocaman yaşları ile? Şimdi durum böyleyken gençlere kızamıyorum da kıyamıyorum da... Aileler toplumun kuralları ile gençleri boğuyor, dolayısı ile de onları hayat yolunun en başında yoruyor, zorluyorlar. Aileler toplumun "olmazsa olmaz" diye ortaya koyduğu hangi kural varsa genç evlilikleri ona göre değerlendiriyorlar. Ayağını uzattı, elimi öpmedi, yan baktı, ortadan geçti, kaş kaldırdı, surat salladı derken kendi çocuklarını "elin kızı/oğluna" karşı dolduruyorlar. Çocuklarının mutlu olma ihtimallerini geleneklere kurban ediyorlar.
Reklam
Gençlerin önüne olmazsa olmaz diye çıkarttıkları her ritüelin, onların boşanmaları yolunda attıkları bir adım olduğunu görmüyorlar.
Beş Tavsiye 1. Aslına bakarsanız her kriz dışa vurulmuş bir çözüm isteğidir. 2. Kriz anında niyetinizi gözden geçirin. Mevzuyu çözmek mi istiyorsunuz yoksa onu yaptıklarına pişman etmek mi? Cevabınız "çözmek istiyorum" ise çözüm daha çabuk ve kolay olacak emin olun. 3. Bir krizden kurtulmak istiyorsanız önce önyargı elbiselerini ve ön koşul takılarınızı çıkartıp öyle kolları sıvayın. Diğer türlü sonuç almanız imkânsız. 4. Kriz çözümlemelerinde nefsinizi bir kenara bırakın. Hep ben gidiyorum, ilk adımı hep ben atıyorum derseniz bir yerde tıkanırsınız unutmayın. 5. Krizi başlatan kişinin de en az sizin kadar pişman olduğunu ancak derdinizi yanlış anlatmanız sonucu kendini haklı görmeye başladığını unutmayın. Haklı iken haksız duruma düşmemek için üslup ayarlarınıza dikkat edin.
Madde 4: Çocuklar ile tehdit etmeyin.
"Çocuklar olmasa bu evde bir dakika durmam" cümlelerinin tanığı olarak büyüyen çocuklar iki insanın mesuliyetini omuzlarına almış ve her geçen gün büyüyen suçluluk duygusunun altında ölmek üzere demektir. Durum bir süre sonra öyle bir hal alır kı çocuğunuzu sinir krızı geçirirken teselli eder bulursunuz kendinizi. Oysa her şey onun içindi değil mi? Şu lanet hayata onun için katlanıyordunuz falan? Çok mutlu bir çocukluk yaşattınız çocuğunuza tebrik ederim. Hem anası hem babası yanında ama ruhu kaybolmuş. Kırgınlıklar kırgınlıkları tetikler, öfkeler öfkeyi. Sız bir ağaçsanız, eşiniz toprağınızdır yavrunuz da meyve. Meseleye bu rahmet nazarı ile bakınca aslında insanın kalbi yumuşacık oluyor. Meyvenizı en güzel en özenli şekilde yetiştirip koruyun gözetin ve dalınızdan kopana kadar üzerinize düşeni yapın ama ruhunuzun beslendiği asıl kaynağa, o meyveyi elde etmenizi sağlayan eşinize, nankörlük etmeyin. En başta haksızlık etmemeniz gereken, hakkını teslim etmeniz gereken eşinize hakkını teslim edin. Eşınizin her tür hakkını ne kadar teslim ederseniz çocuğunuz için o kadar iyi bir ebeveyn oluşturursunuz, unutmayın.
Başkası ile dertleşmeden önce eşiniz ile tanışmaya çalışın Ama hepsinden en önce gelen görev, kendiniz ile tanışmak olmalı. Ne istiyorum, ben kimim, ne olursa mutlu ne olmazsa mutsuz oluyorum, kendime ne katıyorum, ruhumu ne ile daha çok besliyorum sorularını kendinize sorun Kandinize olan yabancılığınız bittiği zaman da eşiniz ile tanışın. O ne istiyor, benden ne bekliyor hırsları, sevinçleri benimkilere benziyor mu, aynı şeylere mi üzülüyoruz farklı şeyler mi bizi sinir ediyor Sonra da bu cevaplan arayın.
Insana verilen konuşabilme yetisi en etkili anahtarlardan da biri ayrıca. O anahtarı doğru kullanmasını bilmediği zaman insan, açılmasını beklediği o kapıların ardında yorgun bekler, hatta açmak için kırmaya bile çalışır. Sonunda zorla açmaya çalıştığı kalp, kırıkları ile yine kendi başına bela olur
Reklam
Küçük kızın başına gelenleri okuduğum zaman "eleştirme" eylemini düzgün yapamayan bizler geldi aklıma. Doğru kelimeleri başka bulamadığımız için nasıl içine kaçan kaplumbağalara dönüştürülduğümüz sonra da... Bir yönümüzü, bir özelliğimizi, bir yeteneğimizi kullanamadığımız zaman neye benzemek zorunda bırakıldığımızı düşündüm. Aslında dağ atları gibi koşabilecekken, laf sokma huylarımız yuzunden nasıl muhataplarımızı felç zannedişlerimiz geldi aklıma
Bir konuda hatalı olduğunu düşündüğünüz eşinizı toplum içinde küçük düşürmeyin lütfen. Bu artık rövanş alma olayına dönüşür ve size misli ile karşılık verilir. Eğer bir konuda hatası olduğunu düşünüyorsanız sessiz kalın, yalnızken suçlayıcı değil yapıcı bir dil ile bu konudan neden rahatsız olduğunuzu anlatın. Eşler birbirini anlamaya çalışmak yerine birbirlerine skor yapmak peşinde koşuyorlar. Sanki bir yarış var da bitiş çizgisini ilk geçene madalya takacaklar.
İşte bu yüzden de bir erkeği ya da kadını elinizde tutmaya çalışmak yerine elinden tutmaya çalışın. Eğer ellerinden tutarsanız, o yolu bazen güle güle bazen de ağlaya ağlaya ama mutlaka seve seve sizinle yürümek isteyecektir. Zaman zaman siz tökezlerseniz kolunuza girecek, zaman zaman da o düşünce siz onun yerden kaldırırsınız ama mutlaka bu gönüllü yoldaşlığı yol arkadaşlığını size zevk vererek sonlandırırsınız.
Hanımları dövmek • Hanımını döven erkeklerin bir cezası yok mudur? Biz Muhammed aleyhisselamın Ümmet'iyiz. Bununla iftihar ediyoruz. Sevgili Peygamber aleyhisselam efendimiz: 'Ben eslerimle iyi geçiniyorum. Bana en yakın olanınız da eşleriyle iyi geçinendir.' buyuruyor. Bu uyarıdan kendisine bir anlam aramayana söylenecek bir söz yoktur. Mü'min erkek, eşini Allah'ın adını kullanarak emanet aldığını bilir.
Sayfa 167Kitabı okudu
Kadınları Allah'ın adını kefil göstererek emanet aldığımızı unutmayın. Hesabı sorulmayacak hiçbir nimet yoktur. Sevgili peygamber efendimiz sav kadını dünya nimetlerinin en güzeli olarak bize tanıtıyor. Ona göre davranın
664 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.