Serenad ile ilgili ne söylersem söyleyim az kalacakmış ve duygularımı ifade edemeyecekmişim gibi geliyor. Kitabı gecenin bir yarısı bitirdim ve dakikalarca gözyaşı içinde anneme anlattım. Gözyaşlarımın sebebi gerçek bir hayat hikayesi olması mı, insanların nasıl bu kadar vicdansız olabileceği düşüncesi ya da kitabı bitirmiş olmanın verdiği burukluk muydu bilmiyorum.
Öyle muhteşemdi ki. Sanki Maya'yım ve ölümden kurtulabilmek, hayatımı devam ettirebilmek için yeni bir kimlik altında yaşamak ve Ayşe olmak zorundayım. Sanki Mari'yim, zorlu ve ölümcül bir yolculuktan bir Türk ailesi yardımıyla kurtuldum ve kalan yaşamıma Semahat olarak devam ettim. Sanki Nadia'yım ve sevdiğim adama giden bir kaçış hikayesinin tam ortasında, tam sona yaklaştım dediğim anda benim sonum geldi. Ve sanki Maximilian'ım, yanıma almak için aylarca çabaladığım ve onu tekrar görebilmek için binbir çareler aradığım sevdiğim gözlerimin önünde can verdi.
Bir de Struma var tabii. Umuda doğru çıktığı yolda yüzlerce insana mezar olan gemi. Karadenizin derinliklerinde hâlâ var olduğunu düşündükçe içim ürperiyor. Bütün bu yaşananlar nasıl gerçek olabilir, nasıl dayanılabilir aklım almıyor. Şu an tek bildiğim herkesin bu kitabı mutlaka okuması gerektiği.